Namaz kılan kişinin Fatiha sûresini okurken her âyette kısa sürelerle durması ve Rabbinin ona vereceği cevabı beklemesi gerekir. O, "Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn" dediğinde, âdeta Rabbinin onun bu sözüne karşılık "Kulum bana hamd etti" dediğini duyar.
"Er-rahmâni'r-rahîm" dediği zaman bir süre susar ve Rabbinin, "Kulum beni övdü" sözünü bekler.
"Maliki yevmi'd-din" dediği zaman Rabbinin "Kulum beni yüceltti" demesini bekler.
"İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn" dediği zaman Rabbinin "Bu, kulumla benim aramdadır" demesini bekler.
"Ihdina's-sırâta'l-müstakîm..." dediği zaman da yine Rabbi nin "Bu, kulumun payına düşendir. Kuluma istediği verilecektir." sözünü duymayı bekler.
Namazın zevkine varan kul, tekbir ve Fatiha'nın yerini hiç bir şeyin dolduramayacağını çok iyi bilir. Aynı şekilde hiçbir şeyin kıyam, rükû ve secdelerin yerini tutmayacağını da bilir. Namazdaki hareketlerin her birinin bir başka şekilde gerçekleşmesi mümkün olmayan bir sırrı, etkisi ve kulluk boyutu vardır. Yine Fatiha sûresinin her âyetinin başka hiçbir şeyde bulunmayan bir kulluk boyutu, zevki ve coşkusu vardır.