Gökkuşağının altından geçen çocukların şımarıklığıydı, kâküllerini her araladığımda gövdemdeki ürperti. Ağzımda ki meneviş sendin insanlara şiir okurken.
Kalbim durağında sonsuza rötarlı,
Caddelerimde ışıklar söndü gereksiz,
Buz dağıydı gözlerin çarpıp kaldı benliğim.
Sağ yanımda ay sol yanımda güneş tutuldu,
Ben tutuldum, kuruldu yüreğimin saati,
Kurumuştu bahçelerim gelişin yağmur gibiydi.
Soğuk mevsimlerden geçmiş gelmişsin üşümüşsün
Bilmiyorum belki korkmuşsun
Sarılsam, sevsem, tutsam elinden
Bilmedikleri, bulamayacakları memleketlere götürsem seni
Isınır mısın? Geçer mi korkun?
Hissedilen herşeye cümle kurulamıyor
Yazınca da böyle oluyor işte kokusu sarıyor sevdanın satırlarımı
Aklımdasın, her düşüncem bir nota olsa nasıl bir şarkı çalardı?
Nedir bu diyesi geliyor insanın, diyorum da.
Yaptıklarım, yaşadıklarım, hissettiklerim ve içim...
Hepsi artık biraz sen.
Yazamadıklarım var da sen bakışlarımdan anlarsın.
Çok güzel gülüyorsun be kadın
Çok güzel...
Mutluluk işlemek satırlara ince ince.
Seni yazmak istiyorum aslında biraz da.
Biraz bakışından, biraz gülüşünden bahsedip ortaya karışık bir şeyler çıkarmak.
Seni arayıp bulamadığım da, haykıracak bir yerde bulamadım. Sen benden gitmiş olduğun için ben senden gidemedim. Zaten sen de yoktum çünkü. Olmadığı bir yeri terk edemiyormuş insan.