Modernizmle birlikte güzel, fertlerin beğenisinden çıkmış, kitlenin tahakkümüne girmiştir. Bir şeyin güzel olması için onun modaya uyması, rağbet görmesi ve reklamının yapılıyor olması gerekmektedir.
Osmanlı cemiyeti geleneksel toplumdan modern topluma geçerken karşılaştığı Avrupai tarzdaki giyim-kuşama başlangıçta dine aykırı olduğu için karşı çıkılmış, daha sonra milli iktisadı korumak gayesiyle yerli malını özendirecek yayınlar yapılmışsa da batılılaşma yolunda giden cemiyette bu tedbirler etkili olamamıştır. Modaya uyma merkezden çevreye yayılma eğilimini Cumhuriyet rejiminde pekiştirmiştir. Çünkü modanın özel kimliklere tekabül etmeyen beynelmilel havası kıyafet inkılabında Cumhuriyetin aradığı bir güç olmuştur. Bu bakımdan modaya uymak asri milletler seviyesine çıkmakla bir tutulmuştur.
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nda batılılaşma hareketi iktisadi ve felsefi bir zihniyetten ziyade yüzeysel adab-ı muaşeret kuralları ve moda zevkler etrafında cereyan etmiştir. Tanpınar bunu "hayatın yaratıcı pınarının kurumuş" olmasında bulmaktadır. Meydana gelen değişiklikler başlangıçta zihniyetin izin verdiği ölçüler içinde yerleştirilmeye çalışılırken, zamanla yeni modalar, yeni zihniyetin cemiyet içinde kök salması neticesini vermiştir.
Durkheim'in toplumsal değişmenin temelinde işbölümünü görmesi sebebiyle moda ile işbölümü arasındaki bağlantı incelendiğinde; işbölümünün modayı iki yönden etkilediği görülmektedir. Birincisi; işbölümünün konfeksiyon sanayiine uygulanması neticesinde ürün kısa zamanda daha çok kişiye ulaşmakta, bu ise hem maliyetin düşmesine hem de kıyafetteki değişimin daha kısa zamanda oluşmasına imkan tanımaktadır. Çünkü moda ürün üst tabakadan alt tabakalara yayılma süreci içinde alt orta tabakaya geldiğinde üst tabakanın yeni bir kıyafet modası talebiyle karşılaşmış olmaktadır. İşbölümünün moda üzerindeki ikinci etkisi toplumun istek ve ihtiyaçlarının işbölümüne göre tanzim edilmesiyle bağlantılı olarak gerçekleşmektedir. Giyecek ve dayanıklı tüketim mallarının üretimiyle ilgilenen sektörler için tüketicide suni bir ihtiyacın oluşturulması bu sektörlerin arz-talep dengesine göre ayakta kalabilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada moda aslında ihtiyaç olmayan pek çok şeyin ihtiyaç gibi algılanmasını; bir ürünün demode olmasını yani suni olarak eskimesini sağlayarak gerçekleştirmektedir.
Moda kitlelere sunulurken, moda kıyafetin modern, çağdaş kadının kıyafeti olduğu özellikle vurgulanmaktadır. Bütün defilelerde kıyafetler "çalışkan, çağdaş, dinamik, modern kadının" giyeceği olarak teşhir edilmektedir. Moda kıyafetin alıcısı olarak geleneksel kadının giyim zevkine dayanan özellikler hiç telaffuz edilmemektedir. Bunun sebebini; sosyoloji tarafından tanımlanan kategorize edilen geleneksel-modern kadın ayrımında bulmak mümkündür.
Moda "güzelliği ilgi odağı haline getirilmek olarak yorumlayarak hem modaya uyanların hem de görenlerin moda'ya karşı hoşlanma duygularını harekete geçirmektedir. Bu durum modaya uyan kişinin toplum içinde izafi (rölatif) bir saygınlık kazanmasını sağlamaktadır. Kişinin bütün yapıp ettikleri neticede bir saygınlığa ulaşmak içindir. Bu saygınlık modanın kişiye kazandırdığı faydadır. Zihniyetin dışarı yansıma şekillerinden biri de davranışların yanı sıra giyim anlayışıdır. Kişilerin giyim anlayışları estetik zevk ve beğenilerini, ekonomik durumlarını, mensubu oldukları ve olmak istedikleri sınıfın ipuçlarını vermektedir. Kısaca giyim sahip olunan zihniyetin sembolleşmiş şeklidir.
Reklam
Feministler bir taraftan her alanda kadın bedeninin teşhir edilmesinden şikayette bulunurken diğer taraftan kadınların istediği serbestlikle giyinebileceklerini müdafaa ederler. Fakat buradaki istenildiği şekildeki giyim tarifinin tek uçlu olması dikkat çekicidir. Kadınlar istedikleri gibi giyineceklerdir ama bu modern kıyafetler söz konusu olduğunda mümkün görülür. Kadının istediği gibi kapalı giyinmesi, kendi zihniyetlerinin hürriyetini engellediği gerekçesiyle reddedilir.
Nezihe Muhittin'in kitabının baskı tarihi 1931 fakat o devrinin "Bütün Avrupa rejimleri içinde en feminist rejim şüphesiz ki Türkiye Cumhuriyetidir" hakim görüşüne muhalefetle feminizmin moda bir akım olmasından şikayet ederek şunları kaydeder: "Modanın tesiri yalnız giyinişimize tesir etmekle kalmaz, o şeytan gibi her işimizin içine burnunu sokar ve hükmünü icra eder, tesiri altında kalanların mantıkla alakasını keser, giydiğimiz elbiseden, oturup kalkmamıza, lakırdı söyleme ve yazı yazma tarzımıza, zevklerimize, duygumuza kadar bizi parmağının ucunda çevirip durur."
"Moda... Ne garip kelime! Her şeye şamil olur, her şeye hükmeder. Hayat-ı melbusat, mefruşat, at, araba, her şey modanın emr-i hükmüne tabi. Nerden çıkıyor? Kim çıkarıyor? Niçin çıkarıyor? Kimse bilmez. "Moda böyle imiş" denilince kimse itiraz edemez."
Aydın-halk yabancılaşmasının esas nedeni de aydınların giyim-kuşamı meta gibi değerlendirmeleri ve dolayısıyla meta'dan vazgeçilebileceği ya da değiştirilebileceğini kabul etmeleri; halkın ise kıyafetin bir meta gibi değil kaynağının dinden alan ilahi kökenli bir işaret olduğu dolayısıyla değiştirilemez olduğuna inanmasıdır.
Reklam
Kadınlara siyasi ve sosyal bir şuur verilmesi Türkiye'de daima kıyafeti merkez edinen bir alanda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Fikri dergilerde erkek kıyafeti üzerinde durulmadığı halde kadın dergilerinde esas misyonun kıyafet, görünen üst tabakanın imaja yönelik bir fikir hareketi olması dikkat çekicidir. Bu tavırla kadına öncelikle sahip olması gereken zihniyetin kıyafeti giydirilerek fikri ve zihni bir oluşum göstermesi sonraya ertelenmektedir.
Bazı kadınlar var ki artık onları kadın olarak göremiyoruz. Kumaştırlar. Ve kumaş oldukları için evden uzaklaşmış, aileyi unutmuşlardır. Kocalarının ancak evlenme cüzdanında eşi, çocuklarının nüfus kayıtlarında anneleridir.
Cumhuriyet Döneminde; yapılan kıyafet inkılabının da desteğiyle Batılı kadınlar gibi giyinmek "çağdaşlık" göstergesi olarak sunulur.
"Hürriyetine kavuşan her toplum Batıya dönüyor. Çağımızda modanın hükmü örf ve adetleri geride bırakmıştır. Her eski, folklor aracı oluyor. Hele giyim kuşam başta. Türk ve müslümanlar için ayrı bir giyim kuşam yok. Bütün dünya insanları bir modaya uyuyor. Ne Çin'in uzun kuyruklu saçı, ne demir pabuçları ne İskoçyalı'nın eteği kaldı. Bu doğru mu değil mi belli değil. Renkli bir dünyadan karamsar tek bir dünyaya mı gidiyoruz."
Modanın yayılışını da izah eden Mehmet Tahir, kıyafet değişikliğinin ahlaki değişikliğe de sebep olduğu üzerinde durmaktadır. Kıyafetin ahlak ve davranışlar üzerinde dikte ettirici bir rol oynadığı hususunda çağdaş sosyologlar da hemfikirdir. George Simmel benzer kıyafetleri giyen insanların benzer davranışlarda bulunduklarına dikkat çeker. Bu bakımdan moda bir taraftan tek tip kıyafetin yaygınlaşmasını sağlarken diğer taraftan modanın yayıldığı bütün ülkelerde aynı jest ve mimiklerin oluşmasını sağlar.
Resim