Dikiş tutmayan ilişkilere müptela olanlar bilirler,her giden kalın bir kireç tabakası bırakır kalpte. Gözyaşı öyle gözden aşağı akınca kireç yapmaz,gömleğin yeni ile siler,iki üç kere sümüklerini çekersin.O kolay olanı. Fakat gözden içe doğru akınca çok pis oluyor,çaydanlık gibi bembeyaz oluyor insanın içi...Sen daha çocukluğunun tozunu atamamışken,bir de kireç bağlıyorsun,ne fena. O tortudan İlla kurtulman lazım;yapamazsan tadı tuzu olmuyor gönlünde demlediğin yeni aşkların. Keder sökücü cümleler kurup içine bas geceden kalbini.'Geçti' diyebilirsin,'benim için güzel bir deneyimdi,ayrılıklar da bir tecrübe,dilerim mutlu olur' diyebilirsin. Bir Atilla İlhan alabilirsin araya; 'çünkü ayrılık da sevdaya dahil'...De bunları.Temizle kalbini. Yılmadan,bıçağın ucuyla falan, canını acıta acıta da olsa da uğraştığında ta içine çöreklenmiş o tortuyu kaldırabilirsin. Yoksa dediğim gibi aşk, kalpte demlenir; içini temizlemezsen içemezsin...
Ama işte sevgili gönülde meftun olunca bırakıp gidemiyorsun be Hakkı Amca, söküp atamıyorsun, kalbin de, kabrin de nakli mümkün ama aşkın nakli olmuyor.
Aşkla şiddet bazen aynı şeydir. O yüzden ikisi de çok tehlikeli. Kimi neden sevdiğimizi bilmediğimiz gibi kimi neden öldürmek istediğimizi de bilemeyiz.
Esas olarak kabul etmeliyiz ki insanların hemen ekserisi yalnız kendilerini düşünürler. Dünyadaki bütün felaketlerin,uygunsuzlukların bayağılıklarının,sebebi İşte bu her şeyden evvel kendini düşünme iletidir. İlk bakışta insana bir kurnazlık ve akıllılık gibi görünen bu hal hakikatte aptallıktır. Çünkü dünyada bir insanın başka bir insanın yardım ve alakasına muhtaç olmadan yaşaması mümkün olmayacağına,hatta en kötü hayvanlarda bile birbirine yardım hissi mevcut bulunduğuna göre,sadece kendini düşünmek ve başkalarının da böyle yapmasını istemek kendi kendisinin kuyusunu kazmaktır. İnsan başkalarına yardım ettiği başkalarını sevdiği kadar yükselir.Dünyada hayatın bir tek manası varsa o da sevmektir.