"Sana söylüyorum, ey gökyüzündeki kutsal Baal; sen yoksun, olsan sana öylesine lanet ederdim ki, göklerin cehennem ateşleriyle sarsılırdı. Sana söylüyorum; kulluğumu gösterdim sana, reddettin, kovdun beni, ben de sana ebediyen sırt çeviriyorum, çünkü sen, inayet saatini inkar ettin. Sana söylüyorum, biliyorum öleceğim, yine de alay ediyorum seninle, burnumun ucunda ölüm, alay ediyorum, ey gökteki Apis! Sen benim üzerimde gücünü gösterdin, ama bilmiyorsun ki, felaketten yılmam ben. Bunu bilmen gerekmez miydi? Kalbimi uykularda mı yarattın? Sana söylüyorum; olanca ömrüm, içimdeki her damla kan, seni hiçe saydığından, inayetine tükürdüğünden ötürü bahtiyardır. Bu saatten öteye ben, senin bütün eserlerinden, bütün senden el etek çekiyorum; bir daha seni düşünecek olurlarsa, bütün düşüncelerime lanetler ediyorum; bir daha senin adını anarlarsa, dudaklarımı koparıp atmak, vazifem. Sahiden varsan sana ömrümde ve ölümümde son sözümü söylüyorum: Hoşça kal! Sonra da susuyor, senden yüz çeviriyor, alıp başımı gidiyorum...''