Bu kitap yorumunu Instagram'daki "alintilarlayasiyorum" profilimde de okuyabilirsiniz: instagram.com/p/ChXgRAuNCSL
Bugün günlerden 17 Ağustos. Binlerce insanın hayatını kaybettiği o depremin üzerinden tam 23 yıl geçti. O yüzden gelin size 17 Ağustos 1999 gecesi yaşadıklarımı anlatayım.
Bilenler biliyordur, ben aslen
YouTube kitap kanalımda Hakan Günday'ın bütün kitapları ve kitaplarını okuma sırası hakkında bilgi edinebilirsiniz:
ytbe.one/uqCotb6in_0
"İnsanlar göründükleri gibi değildir. Kendileri hakkında kendilerine bile dürüst olamıyorlar. Kendilerinden bahsederken süslemeden edemiyorlar." Akira Kurosawa
Aylardır hazırlamak
Rekabet kavramı bir çok yönüyle gündelik hayatımızın içerisinde yer edinmiş, hepimiz için önemli bir kavramdır. Tabii söz konusu olan alan iş dünyası ve profesyonel hayat olunca konu daha da çetrefilli bir hale geliyor. 90’lı yılların sonunda yeni bir çağın başlangıcında değişen paradigmalar ışığında o dönem kitabı okuduğumda çok farklı ve değişik bir dünya vardı hayalimizde. Uzun yıllar sonra bugünün dünyasında baktığım zaman o günlerde çok uzak gelen değişimler çok basit ve önemsiz kalmış durumda. 21. Yüzyıl gerçekten de kendinden önceki hiç bir şeye benzemiyor, yıkılmaz gibi görünen dev kaleleri (şirket, devlet, toplum veya başka bir konudaki paradigmalar olabilir) unutturması çok kısa bir anını alıyor. Dünyamız adete gelişim ve değişim içinde felaketten felakete koşuyor, bizlerse aciz bir şekilde olan biteni anlamaya çalışıyoruz. Tam anlayacak gibi olurken tekrardan başa dönüyoruz ve bu kısır döngüyü kıramıyoruz. Özellikle genç arkadaşların okuyup kendi kişisel yol haritaları için faydalanmalarını tavsiye ederim.
Rekabet ÜstüEdward De Bono · Remzi Kitabevi · 20116 okunma
THEBAİ ÜÇLEMESİ #1
Başlamadan: Bu gibi mitlerin bilinmeyen bir şeyi anlatmadığı ve yıllar boyunca dile getirildiği için içerikle ilgili bilgilerle karşılaşmayı da doğal karşılayınız.
Yunan tragedyasının en kuvvetli örneklerinden biri sayılan Oidipus’u duymayan yoktur herhalde. Yunan mitolojisinde önemli bir yere sahip olan bu mit kader
1900 Doğumlu olduğunu hayal et;
14 yaşındayken 1. Dünya savaşı başlar, 22 milyon ölü ile 18 yaşına geldiğinde biter.
Kısa süre sonra küresel bir salgın başlar ve İspanyol Gribi, 50 milyon insan ölür. Hayatta kaldıysan 20 yaşındasın.
29 yaşına geldiğinde New York Borsasının çökmesiyle başlayan küresel ekonomik krizi yaşamışsındır, enflasyon, işsizlik ve fakirlik...
33 yaşına geldiğinde naziler iktidara gelir.
39 yaşına geldiğinde 2. Dünya savaşı başlar. Bittiğinde ise 60 milyon ölü ve sen 45 yaşındasın.
52 yaşına geldiğinde Kore Savaşı başlar.
64 yaşına geldiğinde Vietnam Savaşı başlar ve 75 yaşındayken biter.
1985 doğumlu bir çocuk büyüklerinin hayatın ne kadar zor olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını düşünür, ancak birçok savaş ve felaketten kurtulmuşlardır.
Bugün yeni bir salgın ve tüm konfora sahibiz. Ama şikayet ediyoruz, çünkü maske takmamız gerekiyor. Şikayet ediyoruz, çünkü yiyecek, elektrik, akan su, wifi, hatta Netflix’in olduğu evlerimizde kapalı kalmalıyız. Eskiden bunların hiç biri yoktu. Ama insanlık pek çok şeyden kurtuldu ve yaşama sevincini asla kaybetmedi.
Bizim bakış açımızda küçük bir değişiklik mucizeler yaratabilir. Hayatta olduğumuza şükretmeliyiz. Birbirimizi korumak ve yardım etmek için yapmamız gereken her şeyi yapmalıyız.
* Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kâfi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir.
Cumhuriyetiyet dönemi Türk edebiyatı yazarlarından olan Peyami Safa yı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Madmazel Notaya nın Koltuğu ve Yalnızız romanlarında tanıyoruz daha çok..
Gazeteci kimliğinin yanı sıra yaşamı ve fikrî
Böyle bir felaketten sonra artık seçim mitingi falan olmaz!
Hazinenin seçim için partilere vereceği milyarlarca liralık yardımın tamamı depremzedelere verilsin!
Faust - Birinci Tragedya (Faust I), 1808 yılında Johann Wolfgang von Goethe tarafından kaleme alınan bir dramadır. Trajedi, 1500’lü yıllarda Almanya'da gerçekleşir ve bilgi için çaba sarf eden ve hayatının akışından tat alamayan bilim adamı Heinrich Faust hakkındadır. Bu nedenle, şeytanla kader bir anlaşma yapar ve şeytana anlaşma karşılığında
Envanterinde uçak bulundurmayan orman bakanlığınızı kapatın gidin. Ülke yanarken düğüne giden THK kayyumunuzu alın gidin. Milyar dolarlarla doymayan ibanlarınızı alın gidin. 83 milyona 3 uçak düşüren sarayınızı alın gidin. Kılını kıpırdatmayan din kardeşlerinizi alın gidin. Basmakalıp tesellilerinizi, halkın sefaleti karşısındaki kaypaklığınızı da, şerefsizliğinizi de alın gidin. Bir olup insan yakan bir olup yangın söndüren tekbirlerinizi alın gidin. Bütçesine giren bağışlarla zengin olan vakıflarınızı alın gidin. Yerli milli tüm yalanlarınızı alın gidin. Koyunlarınızı alın gidin. Hiçbir zulmün açamadığı gözlerinizi, hiçbir çığlığı duymayan kulaklarınızı, öldürülen insanların etnik kökenine bakan aklınızı, her felaketten sonra yersiz kabaran milliyetçiliğinizi, yaya yaya konuştuğunuz ağzınızı alın gidin. Ülkenin kanayan yaralarına basan ellerinizden utanıyorum. İnsanlığınız da cellatlığınız da batsın. Gün olup devran döndüğünde hiçbir yezidinizin kızaracak yüzü kalmayacak.
Ağlaya ağlaya özür dileyeceksiniz!
Yaşarken bir insan kaç defa ölebilirse kitabı okurken o kadar öldüm. Çok hüzünlendim bunu anlatacak bir şey bulamıyorum. Çin edebiyatından muhteşem bir eser.
Tutunamayanlar eserinde yaşamamaktan yoruldum diyor ya işte bu eser onu anlatıyor.
Kumar borcu ve intihar felsefesi içeren kitap kişinin kendini öldürmeyi düşünmesi ama aslında kendini
1000K da hesap oluşturuncaya kadar kitabın adı ve içeriği hakkında herhangi bir bilgim yoktu. Dönem kitaplarına merakımdan hem kitabı hem de yazarın diğer kitaplarını takibe aldım. Karşıma çıkan alıntı ve incelemeleri okudum. Sonuç olarak
Gülün Adı okumaya karar verdim.
Kendimin de katıldığı ve sonrasında kitap
youtu.be/lmD8FdvX00Q
Bu şarkıyı ilk kez dört gün önce senin mezarına giderken dinledim, dinledim ve ağladım. Seni, bizi anlatan daha güzel bir şarkı olamazdı çünkü. Yanına gelirken bizi iki gökkuşağıyla karşıladın. Zaten bir araya gelişimiz hep mutluluk içinde olurdu… Mezarlıklar bana hep soğuk, ürkütücü, ıssız gelirken, mezarlıkların
Deprem gibi bir felaketten sonra insanlar var olan bütün kimliklerini enkazın altında bırakır. Bir tek bedeni ve ruhu kalır. Kendine gelmesi uzun zaman alır.
Toplumca bu kardeşlere yardımcı olmak zorundayız.
Allah yardımcınız olsun...