Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yeni Diyalektik
_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler _Tanrı, ilk masondur. Masonlar _Orospu çocuğu. Marques de Sade _Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson _Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
100 syf.
·
Puan vermedi
kitabın temel argümanı; felsefe ile politikanın eylemsel ve ussal olarak birbirlerini daima var ettiği örüntüsüdür. Bu örüntünün devamlılığı içerisinde yaşan insanların hem kural hem de kuralları aşmadaki varlığı bağlamında birey-top-devlet üçlüsünün arasındaki bağıntı hakkında açıklama getirilmeye çalışılmıştır. Diğer bir veçhe ise bu bağıntının kurulumunda bir figür istenci ortaya çıkmakla birlikte bu üçlüyü ayakta tutacak figürün öznelliği ve kolektifliği açısından amacı ve yörüngesinin sınırlarını göstermiştir. Bu bağlamda eylemsel ve bu eylemin arka planını destekleyen ussun varlığı sayesinde insan hala toplumsal bir canlı olarak hayatını iadem ettirebilmektedir. İşte felsefe-politika arasında gizemli ilişkinin açığa çıktığı yerde burasıdır.
Felsefe ile Politika Arasındaki Gizemli İlişki
Felsefe ile Politika Arasındaki Gizemli İlişkiAlain Badiou · Monokl Yayınları · 20128 okunma
Reklam
Felsefe hakikatin birliğini ve evrenselliğini sanıların çokluğunun ve göreceliğinin karşısına koyar.
Sayfa 41 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Hegel’e göre, felsefe sonuna gelmiştir, çünkü felsefe mutlak bilginin/bilmenin ne olduğunu anlamaya muktedirdir. Marx için, dünyanın yorumu olarak felsefenin yerine, bu aynı dünyanın somut bir dönüşümü koyulabilir. Nietzsche’ye göre, eski felsefenin temsil ettiği olumsuz soyutlama, var olan her şeye koca bir “Evet!” olan hakiki yaşamsal bir olumlamayı özgürleştirmek üzere yok edilmelidir.
Sayfa 18 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Felsefe ne bir kralın ne bir rahibin, ne bir peygamberin ne bir tanrının söylemidir. Aşkınlık tarafındaki, iktidar ya da kutsal bir işlevin tarafındaki felsefi söylemin hiçbir güvencesi yoktur. Felsefe, hakikatin aranmasının herkese açık olduğunu kabul eder. Filozof herhangi bir kişi olabilir. Söylediği, konumu tarafından değil yalnızca içeriği tarafından geçerli sayılır ya da sayılmaz. Ya da daha teknik olarak, felsefi değerlendirme öznel dile getirme (sözceleme-énonciation) ile değil yalnızca nesnel dile getirme ile uğraşır. Felsefe, meşruluğunu sadece kendinden alan bir söylemdir.
Sayfa 40 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Felsefe okula, acemiliğe, aktarıma ve öğretmenlere bağlı bir konu değildir. Birinin bir başkasına özgür seslenişidir.
Sayfa 22 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Felsefe, pratik ve teorik tüm deneyimlerin, yerleşik zihinsel bir düzeni al aşağı eden ve ortak değerlerin ötesinde yeni değerleri teşvik eden yeni büyük bir normatif bölünmenin önerilmesiyle yeniden örgütlenmesidir. Tüm bunların biçimi, herkese, ama en başta gençliğe az ya da çok özgür bir sesleniştir; çünkü bir filozof genç insanların kendi yaşamlarına karar vermeleri gerektiğini ve onların çoğu kez mantıksal bir başkaldırının risklerini kabul etmeye daha yatkın olduğunu kesinlikle bilir.
Sayfa 26 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Felsefeyi tanımlayan şeyin bir söylemin kuralları değil, bir eylemin tekilliği olduğu söylenebilir. Sokrates’in düşmanlarının “gençliğin bozulması” olarak adlandırdıkları şey işte bu eylemdir. Ve bu nedenle, bildiğiniz gibi, Sokrates ölüme mahkum edildi. Kısacası “gençleri bozmak” felsefi eylemi adlandırmak için çok uygun bir addır. “Bozmak” kelimesinin anlamını iyi anlamak koşuluyla. Burada “bozmak”, yerleşik kanılara körü körüne boyun eğmeyi reddetme olanağını öğretmek anlamına gelir. Bozmak; toplumsal ölçüler konusunda gençlerin fikirlerini değiştirmek, öykünme ve onamanın yerine tartışmayı ve ussal eleştiriyi koymak ve hatta, eğer sorun ilke sorunuysa, itaatin yerine başkaldırıyı koymak için bazı araçlar vermektir.
Sayfa 23 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
Politika: Anlatımsal Olmayan Bir Diyalektik
Marx “türsel insanlığı” (türeyimsel insanlığı-l’humanité générique) kendi özgürleşim hareketi içindeki insanlık olarak adlandırır ve “proletarya”, “proletarya” adı olumlayıcı biçimi altında türsel insanlığın olanağının adıdır. “Türsel” Marx’a göre insanoğlunun [insani varlığın] evrenselliğinin evrimini adlandırır ve proletaryanın tarihsel işlevi bize insanoğlunun türsel biçimini teslim etmektir. Böylece, Marx’ın politik hakikati türsellik tarafında yer alır, asla bireysellik (particularité) tarafında değil. Biçimsel olarak, söz konusu olan, bir arzu, yaratım ve buluş sorunudur, yoksa kesinlikle bir yasa, zorunluluk ya da muhafaza meselesi değil.
Sayfa 91 - MonoKL YayınlarıKitabı okudu
anti-felsefe felsefenin kalıclıgını, direncini kırmak üzere gelmektedir. Felsefe, ediminin hakikat edimi olarak dünyanın degerlerini yürürlükten kaldırmaya gücü olmadıgını bilir. Ve negatifin emeginin büyük Diyonisçi dogrulamanın içinde çözünmeyebilecegini bilir. Yani bu Niçe’nin kuvveti, içtenligi ve fedası ise yaramazmıs mı demektir? Siyaset-öncülügü fikri bos bir budalalıkmıs mı demektir? Ben öyle düsünmüyorum. Çünkü Niçe’de son derece kıymetli bir belirti vardır. Herhangi bir felsefe için kararlastırıcı bir soru üzerine bir belirti. Duyu ve hakikat arasındaki iliski sorusu. Bu duyu ve hakikat sorusu üzerine sanırım üç ilksel durus mevcut. Ilk olarak, hakikat ve duyu arasında sıkı bir süreklilik oldugu fikrini tasıyan durus vardır. Bu durusu din olarak adlandırıyorum. Tek taraflı olarak duyunun üstünlügünü tesis ederek dini durusu yok etmeye çalısan bir durus vardır. Bu Niçe’nin mücadelesidir. Ve son olarak felsefi durus vardır. Antifelsefe ile arasında kırılma vardır çünkü ussal bir elestiri aracılıgıyla hakikat fikrini hem saklar hem gelistirir. Ama din ile arasında da kırılma vardır, çünkü hakikati duyu ile özdes tutmayı reddeder; hatta herhangi bir hakikatte her zaman duyudısı [saçma] bir seyler oldugunu kendi iradesiyle beyan eder.
Reklam
TUHAF GÜNLER / 2002 Şubat (1994-2002) Atıflar :
Atıflar : Susurluk kazası (ya da Susurluk skandalı) : 3 Kasım 1996'da saat 19:25 sularında Balıkesir-Bursa karayolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazası sonucu, devlet-polis-mafya ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak veren skandal. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli skandallarındandır. Kazada,