Gerçekten de çok ciddi bir problem var; çünkü tabiattaki her şey mümkün olduğu kadar düşük enerjiye inmek ister, bu durumda bütün elektronlar negatif enerjilere gidecek, ortada pozitif enerjili normal elektron falan kalmayacak.
"zamanda ileri yönde, yani geçmişten geleceğe doğru giden bir pozitron, taşıdığı yük, momentum, spin bakımlarından gelecekten geçmişe doğru giden bir elektron gibi düşünülebilir."
Reklam
Bir elektron giderken ters yönden bir pozitronla çarpışıyor ve bir foton ortaya çıkıyor; ama diyelim ki, bu pozitron bir başka fotondan üretilmiş bir elektron pozitron çiftinden geliyor. Aynı çiftin elektronu sonra gidiyor ve tekrar başka bir yerden gelen pozitronla çarpışıyor, ondan sonra yine bir foton çıkıyor vesaire vesaire. Şimdi bu sürece şöyle de bakabiliriz: zamanda ileri yönde, yani geçmişten geleceğe doğru giden bir pozitron, taşıdığı elektrik yük, momentum, spin bakımlarından gelecekten geçmişe doğru giden bir elektron gibi düşünülebilir. O zaman, yukarda anlattığımız süreçte normal pozitronlar yerine zamanda geri giden elektronlar koyabiliriz. Bu bize zamanda aşağı-yukarı zikzaklar yapan bir tek elektron çizgisi veriyor. Bütün bu olaylar sırasında, biz mesela, etrafımıza t=0'da bakıyoruz ve bu anda bir sürü elektron ve pozitron görüyoruz; aslında bunlar, zamanda ileri-geri giden bir tek elektronun o andaki görüntüleri.
"Basit bir doğru şeyin tersi basit bir yanlış fikirdir, fakat derin bir doğrunun tersi de derin bir doğru olabilir."
"Aslında bizim klasik dünya dediğimiz şey, makroskobik ve inkoherent olan kombinezon."
"Basit bir doğru şeyin tersi basit bir yanlış fikirdir, fakat derin bir doğrunun tersi de derin bir doğru olabilir." -Niels Bohr
Reklam
"Ayırt edilemezlerin aynılıkları" ve "aynıların ayırt edilemezliği". Bunlar kuantum anlamda özdeşlik fikrine benzeyen ifadeler.
Şimdi buna karşılık 'klasik fizik' deyince akla ne geliyor? Klasik fizik hakkında da birtakım yaygın kanılar var, bunlar da şöyle şeyler: Gördüğümüz makroskobik dünyayı tasvir etmek için Newton denklemleri, Einstein denklemleri, bir de Maxwell denklemleri yeterli. Üstelik bu bizim formel olarak da destekleyebileceğimiz bir şey; çünkü Planck sabiti h biliyoruz ki gündelik açısal momentuma göre veya eyleme göre çok ufak; onu tam formel olarak sıfıra götürürsek, zaten kuantum mekaniği denklemlerinden bu yukarıdaki klasik fizik denklemleri bir anlamda elde ediliyor. Deniliyor ki, klasik fizikte determinizm özelliği var, kesinlik özellikleri var ve felsefi yönden de bir problem yok. O zaman gündelik dünya klasik fizikle, atom ve daha ufak sistemler ise kuantum fiziği ile betimlensin. Halbuki, işte benim burada vurgulamak istediğim nokta geliyor: bildiğimiz dünyada aslında kuantum alan teorisiyle her an karşı karşıyayız.
"mikroskobik dünyada kuantum mekaniği lazım, makroskobik dünyada ise klasik fizik tamamıyla yeterli" denilince bir ilave hata yapılıyor. Aslında tabii fizikçiler daha doğrusunu biliyor, ama nedense böyle dikkatsizce laflar slogan haline geliveriyor. Aslında meseleler sadece mikroskobik-makroskobik diye ayrılmıyor, bir eksen daha koymak lazım ortaya
Bir nokta daha var: "mikroskobik dünyada kuantum mekaniği lazım, makroskobik dünyada ise klasik fizik tamamıyla yeterli" denilince bir ilave hata yapılıyor. Aslında tabii fizikçiler daha doğrusunu biliyor, ama nedense böyle dikkatsizce laflar slogan haline geliveriyor. Aslında meseleler sadece mikroskobik-makroskobik diye ayrılmıyor, bir eksen daha koymak lazım ortaya. Temelde kuantum mekaniği doğru, o yüzden her şey bir cins dalga ile gösterilecek. Şimdi o dalgalar arasında faz ilişkileri tamamıyla gelişigüzel mi, yoksa bu faz ilişkileri bir şekilde uyumlu mu? Koherens veya inkoherens uyumlu veya uyumsuz olduğu haller. O zaman dörde ayırmak lazım karşılaşacağımız fenomenleri: 'koherent ve makroskobik', 'inkoherent ve makroskobik', 'inkoherent ve mikroskobik', 'koherent ve mikroskobik'. Şimdi bu dört kategoriye ayırdığımız zaman durumu daha iyi tasvir edebiliriz .
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.