Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şimdi buna karşılık 'klasik fizik' deyince akla ne geliyor? Klasik fizik hakkında da birtakım yaygın kanılar var, bunlar da şöyle şeyler: Gördüğümüz makroskobik dünyayı tasvir etmek için Newton denklemleri, Einstein denklemleri, bir de Maxwell denklemleri yeterli. Üstelik bu bizim formel olarak da destekleyebileceğimiz bir şey; çünkü Planck sabiti h biliyoruz ki gündelik açısal momentuma göre veya eyleme göre çok ufak; onu tam formel olarak sıfıra götürürsek, zaten kuantum mekaniği denklemlerinden bu yukarıdaki klasik fizik denklemleri bir anlamda elde ediliyor. Deniliyor ki, klasik fizikte determinizm özelliği var, kesinlik özellikleri var ve felsefi yönden de bir problem yok. O zaman gündelik dünya klasik fizikle, atom ve daha ufak sistemler ise kuantum fiziği ile betimlensin. Halbuki, işte benim burada vurgulamak istediğim nokta geliyor: bildiğimiz dünyada aslında kuantum alan teorisiyle her an karşı karşıyayız.
Neden bunun farkında değiliz? Zira çok defa insanların karıştırdığı iki şey var: anlamak ile kanıksamak.
Reklam
Herkesin birer burnu, ikişer kulağı olması, bir bardağa su doldururken su seviyesinin yükselmesi, sonra taşması kanıksadığımız olaylar, ama sebepleri ne? Bunlar tamamıyla kuantum alan teorisinden kaynaklanan şeyler. Kuantum fiziği aslında bulanıklık değil, kesinlik sunuyor; gerçekten klasik fizik tarafından tasvir edilecek bir dünya düşünmeye kalksak amorf ve bildiğimiz, gördüğümüz dünyaya hiç benzemeyen bir tablo çıkıyor
"mikroskobik dünyada kuantum mekaniği lazım, makroskobik dünyada ise klasik fizik tamamıyla yeterli" denilince bir ilave hata yapılıyor. Aslında tabii fizikçiler daha doğrusunu biliyor, ama nedense böyle dikkatsizce laflar slogan haline geliveriyor. Aslında meseleler sadece mikroskobik-makroskobik diye ayrılmıyor, bir eksen daha koymak lazım ortaya
Kuantum Fiziği Hakkında Yaygın Görüşler
Kuantum fiziği hakkında birtakım kanılar var: 'bildiğimiz dünyaya hiç benzemiyor', 'sadece küçük atom ve atom altı ölçeklerde gerekli' gibi. Daha yüksek hızlarda relativistik kuantum mekaniği, bunun da açıklayamadığı şeyler için ise kuantum alan teorisi gerekiyor bu ufak ölçeklerde. Gene yaygın bir görüş, 'deneycilerin çok hassas şekilde ölçtüğü birtakım çok ezoterik, gündelik dünya ile alakasız bazı efektleri açıklamak için bu kuantum alan teorisi gerekiyor, ama her gün gördüklerimizle bunların fazla bir ilgisi yok' şeklinde. Bir başka iddia da 'kuantum mekaniğinde determinizm ve kesinlik ortadan kalkıyor, belirsizlik ilkesiyle her ölçüm, her mesele bulanık bir hal alıyor ve teori felsefi yönden şaşırtıcı ve tartışmalı temel fikirler içeriyor' şeklinde. Bu yalan değil, yani burada hakikaten tuhaf fikirler var.
Klasik Fizik Hakkında Yaygın Görüşler
Klasik fizik hakkında da birtakım yaygın kanılar var, bunlar da şöyle şeyler: Gördüğümüz makroskobik dünyayı tasvir etmek için Newton denklemleri, Einstein denklemleri, bir de Maxwell denklemleri yeterli. Üstelik bu bizim formel olarak da destekleyebileceğimiz bir şey; çünkü Planck sabiti h biliyoruz ki gündelik açısal momentuma göre veya eyleme göre çok ufak; onu tam formel olarak sıfıra götürürsek, zaten kuantum mekaniği denklemlerinden bu yukarıdaki klasik fizik denklemleri bir anlamda elde ediliyor. Deniliyor ki, klasik fizikte determinizm özelliği var, kesinlik özellikleri var ve felsefi yönden de bir problem yok. O zaman gündelik dünya klasik fizikle, atom ve daha ufak sistemler ise kuantum fiziği ile betimlensin. Halbuki, işte benim burada vurgulamak istediğim nokta geliyor: bildiğimiz dünyada aslında kuantum alan teorisiyle her an karşı karşıyayız.
Reklam
...çok defa insanların karıştırdığı iki şey var: anlamak ile kanıksamak. Kanıksamada bir şeyi tekrar tekrar görüyoruz ve bu böyledir deyip artık üzerinde düşünmeyi bırakıyoruz. Bilmek ve kanıksamak, anlamak ve kanıksamak tamamıyla farklı şeyler; kanıksamak anlamak demek değil.
Bir nokta daha var: "mikroskobik dünyada kuantum mekaniği lazım, makroskobik dünyada ise klasik fizik tamamıyla yeterli" denilince bir ilave hata yapılıyor. Aslında tabii fizikçiler daha doğrusunu biliyor, ama nedense böyle dikkatsizce laflar slogan haline geliveriyor. Aslında meseleler sadece mikroskobik-makroskobik diye ayrılmıyor, bir eksen daha koymak lazım ortaya. Temelde kuantum mekaniği doğru, o yüzden her şey bir cins dalga ile gösterilecek. Şimdi o dalgalar arasında faz ilişkileri tamamıyla gelişigüzel mi, yoksa bu faz ilişkileri bir şekilde uyumlu mu? Koherens veya inkoherens uyumlu veya uyumsuz olduğu haller. O zaman dörde ayırmak lazım karşılaşacağımız fenomenleri: 'koherent ve makroskobik', 'inkoherent ve makroskobik', 'inkoherent ve mikroskobik', 'koherent ve mikroskobik'. Şimdi bu dört kategoriye ayırdığımız zaman durumu daha iyi tasvir edebiliriz .
Boğaziçi köprülerinden atlayıp suya çarpıp ölen insanlar. Bu insanları ne öldürüyor? Hakikaten hiç mübalağa etmeden diyebiliriz ki, Heisenberg Belirsizlik İlkesi ve Pauli Dışlama ilkesi; yani iki tane gayet kuantum mekaniksel şey öldürüyor bunları. Çünkü onların vücutlarındaki elektronlar suyla temasa geldiklerinde hızla o suyu, yani suyun elektronlarını oradan itip boşaltmaları lazım, zira Dışlama İlkesi der ki elektronlar bu kadar birbirinin yakınına gelemez. ...elektronlar bunu yeteri kadar hızlı yapamadıkları için bu kişinin vücudu çok şiddetli bir distorsiyona uğruyor ve bunun tepkisinden de ölüyor.
...aslında boşluk-doluluk gerçekten temelde Pauli İlkesinden kaynaklanıyor ve bizim kullandığımız boşluk-doluluk kavramları o atomik, elektronik seviyelerde olan işlerin gündelik lisanımızda su üstüne çıkması, şuurumuza yansıması. Yani bir benzetme falan değil, gerçekten oradan geliyor. Bozon olsaydı mesela bunlar, istediğiniz kadar aynı seviyeye koyardınız, hiç de bir şeyin dolması gibi bir olay olmazdı. Adam suya çarpıyor, adamın içi de boş, suyun da içi boş, birbirlerinden hayalet gibi geçerlerdi.
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.