Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
_Kadın üzerine yazı yazarken kalemi gökkuşağına batırıp, mürekkebi kelebek kanatlarının tozu ile kurulayacaksınız. _Herkesin vardır bir köpeği. Bakan, kralın köpeği; memur, bakanın köpeği; kadın, kocasının köpeği, ya da adam karısının köpeği. _Hakikati dinleyecek kadar güçlü olmadığınız için sıradan birisiniz. _Yetenek ve erdemin insanlara bir
Reklam
_Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, şükretmeyi, azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umuduyla avunmayı öğretir. _Din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir. _En derin dinsel önyargı kaynağı yoksulluk ve cehalettir. Savaşmamız gereken kötülük de budur. Din aldatmacasının gerçek
Diyalektik 2 – Şeref, Bilgelik, Sanat
*_Düşünce_ _Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan zihnimizdir.
_Estetik: Güzel Sanatlar Felsefesi’dir. _Sanat: Kendisini nesne olarak alan Tin’dir. Yaratıcı Ruh’un nesneleşmesidir. İnsanın doğaya öykünmesi ve gereksinmesi olup tinsel ve duyusal olanın uyuşmasıdır. _Sanat, bizleri felsefi düşünmeye çağırır; felsefi düşünme ile de o, sanatta bir yenilenmeyi, yeniliği sağlamayı değil, ama sanatın temelinde
_Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin yani ahlakın en yüksek ilkesinin araştırılmasından öte bir şey değildir. İnsanın istemesinin eylem ve koşullarını araştırmak değil. Saf ve pratik eleştiri arası geçiştir. _Ahlak metafiziğinin görevi, deneyim ve güdülere dayanmayan, saf aklın düşüncesinde ortaya çıkan idelerin, iradeye
Reklam
_Medeni dünyamız, şövalyelerle, askerlerle, avukatlarla, rahiplerle, filozoflarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığınız büyük bir maskeli balodan başka nedir ki? Fakat göründükleri kişiler değillerdir bunlar; sadece birer maske ve kural olarak da onun arkasında daima servet avcılarıyla karşılaşırsınız. Örneğin birisi hukuk maskesini
687 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
33 günde okudu
Olmak istediğimiz kişi bizim tabiatımıza uygun değilse halen ona ulaşmaya çalışmak mümkün mü bunun uğruna kendi tabiatımıza karşı çıkmak gerekiyorsa bunun cezasını çekmeye hazırmıyız? Felsefi ve psikolojik bir kurgu olan bu romanda kendimizi adeta ana karakter olan Raskolnikov'un zihin dünyasında gezerken buluyoruz. Raskolnikov yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşayan, hukuk öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalmış bir gençtir. Kız kardeşi Dunya'nın ailesini bu sefaletten kurtarmak için istemediği bir adamla evlenmesi Raskolnikov için bardağı taşıran son damla oldu. Bununla beraber cinayeti işlmenin asıl amacı yazdığı makalesinde kendisini açığa çıkarıyordu: Raskolnikov insanları makalesinde ikiye ayırır: Sıradan insanlar ve olağanüstü insanlar. Sıradan insanlar itaat etmeyi sever. Olağanüstü insanlar ise kendi kurallarını koyan, otoriteyi reddeden insanlardır. Asıl amacı kendisine olağanüstü bir insan olduğunu göstermektir. Ama cinayetten sonra olağanüstü bir insan olmadığını fark ediyor ve bu durum ona derin vicdani sıkıntılar oluşturuyor. Bir insanın kendisine ne kadar yabancılaşabileceğini, kendi tabiatını ne kadar inkar edebildiği ve belli sınırları aştığında bunun cezasından nereye kadar kaçabildiğini yazarımız çok detaylı bir şekilde anlatmış. Romanı okuduktan sonra aklımda kalan ve bence de sorulması gerek en önemli soru şuydu: Suç nedir? Eğer ahlaki ve vicdani manada bizi tatmin edebilecek geçerli bir sebebimiz varsa suç işleyebilirmiyiz?
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022158,8bin okunma
212 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Türkiye'de sosyolojik ve iktisadi krizlerin Avrupa'ya göre nasıl da gecikmeli yansıdığını yurt dışındaki sosyologları okuyunca daha iyi anlıyoruz. "Yaşadığımız Sefalet" milenyuma girilirken yazılmış, gerek yaptığı tespitler, gerekse geleceğe dair tasavvurlarının gerçekleştiğini görmek bizlere nasip oldu. Son zamanlarda benim gibi beyaz yakalıların bu hayat böyle gitmez ya dediğini çokça duyuyorum. Herkes artık borsa'da kısa yoldan zengin olmanın peşinde. Alın teriyle ve düzenli bir işle hayalleri gerçekleştirmeyi bırakın peşinden koşmak bile hayal oldu. Ekonomik büyüme, teknolojik gelişme, insan ömrünün uzaması, verimlilik artışına rağmen Marx'n bahsettiği boş zamanı ve entelektüel gelişimi henüz elde edemedik. Hatta daha da kötüsü tüm bu yaşanan gelişmelere rağmen insanoğlu artık en temel ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda. Çalışma hayatının çok küçük bir azınlığı yaratıcılığa sahip iken, geriye kalan tüm insanlar monotonlaşmış, robotlaşmış durumda iken çalışmanın ve yaşamın felsefi anlamını yitirmiş durumda. İşsizlik, göç, küresel ısınma, kıtlık gibi çözülemeyen ve önümüzdeki süreçte de çözülmesi gittikçe zorlaşacak olan sorunlarla karşı karşıyayız. Günün sonunda aslında 21. yüzyılda sıkça konuşulan ve daha da konuşacağımız bir kavramla yüzleşiyoruz. "Temel Gelir" veya diğer adıyla "Vatandaşlık Geliri"... İnsanların çalışmadan bağımsız olarak en temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir temel gelire sahip olması önümüzdeki yıllarda ciddi olarak ilgileneceğimiz konuların başında geliyor.
Yaşadığımız Sefalet
Yaşadığımız SefaletAndré Gorz · Ayrıntı Yayınları · 200621 okunma
113 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.
Resim