Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_İnsanca yaşamanın tek yolu, insanlığa düşman olan şeylerle savaşmaktır. _Kapitalist üretim biçiminin ekonomik yasalarının, sosyalist üretim biçiminin öncüsü olduğunu ve sınıf mücadelesinin kapitalist toplumsal üretimden köken aldığını ortaya koymak amacıyla siyasi ekonomi olarak kapitalizmin eleştirel bir analizidir. _Ne kadar az yer, içer,
İstanbul'a gelişimizin öyküsüne geçmek sırası gelmiş olmakla birlikte sözünü ettiğim Kemalist ilericilik konusunda anlamsız bir laf ilericiliği yanlısı olmadığımı belirtmek için sözünü ettiğim dönemden 50 yıl sonra ilk kez Kıbrıs'a gidişimle ilgili bir iki anıma değinmek isterim. 1969-70 sıralarında Fethi Naci'nin "100
Sayfa 39 - GİRİŞ Gençlik Yılları - Niçin ve Neyi Yazıyorum? 1Kitabı okudu
Reklam
şehirleşme. —
feodal mülklerin kimi sakinleri, eski roma şehirlerine ya da tahkim edilmiş kasabalara, bu yerleşimlerin açtığı mü­badele olanaklarından yararlanmak amacıyla yerleşerek kendi koşullarını iyileştirme arzusu duyduklarında ve bu imkanı bulduklarında, feodal dünyanın özelliği olan kapalı derebeylik ekonomisi kendi sınırlarına varınış oldu. bir şehir (ya da kısmi şehir) yerleşimi, gerçekten de bir yol kavşağında, bir deniz ya da nehir kıyısında bulunur, farklı mes­lekler icra eden insanlardan oluşur; dolayısıyla, bir dere­beylik mülküne ait olmanın mahkum ettiği ketlenme, kendi ürettiğini tüketme ve otarşi durumundan bu şekilde çıkıla­bilir.
Sayfa 19 - pdf.
Ortaçağda bilinmeyen "feodalizm" terimi XVII ve XVIII. yüzyıldan itibaren, ortaçağ kaynaklı bir kelime olan ve günümüzde, çiftçiler için genelde ağır şartlar yaratan, belli yetki alanlarına ve ekonomik gelirlere sahip mülk anlamına gelen feudum 'la ilgili derebeylik haklan için kullanılmaya başlanır. Fransız devrimciler 1789'da "feodal rejim"i fesheden bir kararname yayımladıklarında bu "feodal hakları" hedef alırlar ve "feodal rejim" terimi kısa sürede Ancien Regime'e (eski düzen) ait toplumsal sisteminin tamamı için kullanılır hale gelir.
"Feodal düzenden kapitalizme geçişin derebeylik iktidarları yerine tüccarların iktidarının geçmesinden ibaret olduğunu belli ölçülerle saptadık."
Sayfa 55 - Dost KitabeviKitabı okudu
'Az gelişmiş' toplumda devrim, sınıfsal tabanını bulamadığından, 'merkeziyetçi bürokrasi diktasına' dönüşüyor; bu diktalar, tarihsel misyonlarına ihanet etmek istemiyorlarsa, sınıfsal tabanlarını ‘yaratmak', bu sınıfsal tabana denk düşen kültürel/üstyapısal dönüşümü sağlamak zorundadırlar. Sözgelişi Çin, buna güzel bir örnek: Harıl harıl endüstrileşmek isterken, gerçekte rejimin tabanını oluşturacak proletaryayı yaratmaya, 'kültür devrimi'yle de, ülkenin kültürel ortamıni derebeylik (mandarin) üstyapısından arındırmaya uğraşmaktadır. Mustafa Kemal ulusal demokratik bir devrim yaptı, bu devrimin sınıfsal tabanı ulusal burjuvazidir, onun içindir ki, Anadolu İhtilâli bir yandan ulusal burjuvazi yaratmak peşine düşmüş, bir yandan 'Atatürk Devrimleriyle' kültürel ortamı feodal ümmet üstyapısından arındırmaya çabalamıştır. Sonraları 'kültür devrimine' (başka deyişle 'Atatürk Devrimlerine') ağırlık verilmesi, iktidardan hoşlanan merkeziyetçi bürokrasinin, yarattığı burjuvaziyi de denetim altında tutmak istemesinden kaynaklanıyor ki, bu devrimin ikinci aşamasıdır, İnönü dönemi.
Reklam
Teorilerinde, burjuva üretiminin kusurları dedikleri şeylere, bizzat burjuvazinin, servet edinmelerine yardım eden proleterlerin çektikleri acılara pratikte kayıtsız olduğu kadar, kayıtsız olan kaderci iktisatçılarımız var. Bu kaderci okulda Klasikler ve Romantikler var. Adam Smith ve Ricardo gibi klasikler, derebeylik toplumunun kalıntılarına karşı hala savaşmakla beraber, sadece feodal renk taşıyan kalıntıları temizlemek, üretici kuvvetleri artırmak ve sanayi ile ticarete yeni bir hız vermek için çalışan bir burjuvaziyi temsil ederler. Bu mücadelede proletarya da yer alır ve bu ateşli çabalar içinde dalıp kendini unutarak sadece geçici, tesadüfi sıkıntıları hisseder ve kendisini de böyle görür. Bu çağın tarihçileri olan Adam Smith ve Ricardo gibi iktisatçıların burjuva üretim ilişkileri içinde servetin nasıl elde edildiğini göstermekten, bu ilişkileri kategoriler ve kanunlar halinde formüle etmekten ve bu kategori ve kanunların servet üretimi bakımından derebeylik toplumunun kanunlarına ve kategorilerine nasıl üstün olduklarını göstermekten başka görevleri yoktur. Onların gözünde sefalet, tabiatta olduğu gibi sanayide de, her doğumda olan sancılardan ibarettir.
Sayfa 137 - solKitabı okudu
Kitaptaki “Dubrovski” hikayesi o dönemdeki Rus derebeylik sistemini ve bu sisteme uşaklık eden bürokrasi sınıfını gözler önüne seriyor. Bir derebeyi tarafından haksız bir şekilde toprakları elinden alınan babasının ölümü üzerine intikam almak için eşkiyalığa başlayan bir kişiyi anlatmaktadır. Dubrovski, feodal sisteme karşı çıkmış ve zenginlerden intikam almak için bu yola başvurmuştur. Hikaye her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da bana “İnce Memed” eserini hatırlattı. Tabi burada şunu da belirtmek lazım ki bu hikaye, üstat Yaşar Kemal’in İnce Memed’inin yanından bile geçemez.
Halbuki "Nizamı Cedid" askerinin çoğalması, Yeniçerilerin rekabet, adavet ve endişelerini arttırıyordu. Rumelinde dahi muntazam bir asker ihdas edilecek olursa, Yeniçeri ocağının söndürülmek ihtimali gayrivarit değildi. Bu takdirde, Yeniçerilerin ve onlarla manevi ve maddi alakaları olan bir kısım ahalinin menfaatleri muhtel olacaktı: Osmanlı Devletinin merkezi kuvvetini arttıracak olan munzatam ve muti bir askeri heyet Rumelinde teessüs edecek olursa, buralarda bulunan ve adeta Feodal Beyler gibi merkezi hiçe sayarak, kendi emel ve menfaatlerine göre harekete alışmış olan "mütegallibe" lerin te hoşlarına gitmiyordu. O zamanlar şöhret kazanan Rumeli mütegallibelernden, Vidinde Pasban Oğlu, Rusçukta Teresenik Oğlu, Edirnede Dağdeviren Oğlu gibi Derebeylik özentileri, Nizamı Cedidin Rumeliye sirayetinden başlarına bela gelebileceğini anlıyorlardı. İstanbulda ulema, vüzera, tüccar ve esnefın bir kısmile Fenerli Rum Beylerin Yeniçerilerle, açıktan itiraf olunamıyacak bir hayli rabıtaları vardı; Yeniçeriliğin zevali bunların da işine gelmiyordu. Fakat bu anda, Padişahı en çok meşgul eden, Rumeli vaziyeti idi.
Sayfa 137Kitabı okudu
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.