Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Halbuki "Nizamı Cedid" askerinin çoğalması, Yeniçerilerin rekabet, adavet ve endişelerini arttırıyordu. Rumelinde dahi muntazam bir asker ihdas edilecek olursa, Yeniçeri ocağının söndürülmek ihtimali gayrivarit değildi. Bu takdirde, Yeniçerilerin ve onlarla manevi ve maddi alakaları olan bir kısım ahalinin menfaatleri muhtel olacaktı: Osmanlı Devletinin merkezi kuvvetini arttıracak olan munzatam ve muti bir askeri heyet Rumelinde teessüs edecek olursa, buralarda bulunan ve adeta Feodal Beyler gibi merkezi hiçe sayarak, kendi emel ve menfaatlerine göre harekete alışmış olan "mütegallibe" lerin te hoşlarına gitmiyordu. O zamanlar şöhret kazanan Rumeli mütegallibelernden, Vidinde Pasban Oğlu, Rusçukta Teresenik Oğlu, Edirnede Dağdeviren Oğlu gibi Derebeylik özentileri, Nizamı Cedidin Rumeliye sirayetinden başlarına bela gelebileceğini anlıyorlardı. İstanbulda ulema, vüzera, tüccar ve esnefın bir kısmile Fenerli Rum Beylerin Yeniçerilerle, açıktan itiraf olunamıyacak bir hayli rabıtaları vardı; Yeniçeriliğin zevali bunların da işine gelmiyordu. Fakat bu anda, Padişahı en çok meşgul eden, Rumeli vaziyeti idi.
Sayfa 137Kitabı okudu
Amerikancı 12 Eylül rejiminin görevi, toprak reformunu uyutmaktı, hatta bastırmaktı. 12 Eylül, toprak ağalığına hayat aşısı yaptı. 1960'lardan beri toprak ağalığı itibar kaybediyordu. Feodal ilişkiler, acılı da olsa özellikle Doğu ve Güneydoğu'da çözülüyor du. Aşiretler ve derebeylik dağılıyordu. Köylünün toprak mücadelesi yükseliyordu.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
POSTMODERN KAVİMLER GÖÇÜ KÂBUSU Nurullah Çetin Hz. Âdem’den bu yana tarih sürekli tekerrür ediyor. Değişen mahiyet değil, şekildir. Güneşin altında hem söylenmemiş, hem de olmamış bir şey yoktur. Tarih bilmek demek, milletler için ayakta kalmak, güvenli yaşamak, geleceğe umutla bakmak demektir. Tarih bilmeyen milletler, kelebekler gibi yaşarlar.
Osmanlı fethettiği yerlerde koyu derebeylik izleri taşıyan örf ve adetler bulur ve onlarla mücadele eder. Bu mücadelede zaman zaman başarısız da olur. Vidin, Niğbolu, Semendi re ve Macaristan' da, yeni zaptedilen sancakların örf ve adetleri ile öteden beri mevcut olan sipahi lehi ne kolaylıklar uzun süre devam ettirilir. Osmanlı kanunlarının ot, arpa, saman ve odun salgunları, koyun ve tavuk ikramları da, yabancı bazı angaryalarla (kulluklarla) birlikte devam etmiştir. Şark ve Cenubi Şarki Anadolu sancaklarıyla, merkezden uzak bazı diyarlarda da i mparatorluk nizamına aykırı türlü feodal örf ve adetler yaşamak fırsatını bulmuştur.
Kitaptaki “Dubrovski” hikayesi o dönemdeki Rus derebeylik sistemini ve bu sisteme uşaklık eden bürokrasi sınıfını gözler önüne seriyor. Bir derebeyi tarafından haksız bir şekilde toprakları elinden alınan babasının ölümü üzerine intikam almak için eşkiyalığa başlayan bir kişiyi anlatmaktadır. Dubrovski, feodal sisteme karşı çıkmış ve zenginlerden intikam almak için bu yola başvurmuştur. Hikaye her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da bana “İnce Memed” eserini hatırlattı. Tabi burada şunu da belirtmek lazım ki bu hikaye, üstat Yaşar Kemal’in İnce Memed’inin yanından bile geçemez.
Feodal yargıyı bastırmakla kraliyet, hem ulaşabildiği alanları genişletmek, hem de kendini korumak istemişti. Bir an için bile köylüleri korumayı düşünmemişti; derebeylik adaletinin pençesindeki köylüler ise, arsız bir bitkinin sayısız filizleri arasında geçen kötü bir hasat gibi çürümekteydiler. Derebeylik adaletinin son köklerini söküp atmak ise Devrim’in eliyle olacaktı.
Sayfa 36
37 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.