Osmanlı'da özellikle tımar sisteminin detaylarını inceleyerek Osmanlı'nın hem feodal, ama aynı zamanda Avrupa'dan farklı bir yapısı olduğunu kanıtlarıyla sunan iyi bir tarih kitabı.
Hocamız Oğuz Oyan'ın bu kitabı, Osmanlı üzerine okumalar yaparken karşıma çıkan "asya tipi üretim tarzı" kavramı nedeni ile okuduğum ve çok yararlandığım bir çalışma oldu. Dünyanın birçok coğrafyasında farklı koşullarda ortaya çıkan feodal üretim ilişkilerinin, kapitalizme geçiş yollarının da farklı olacağını vurgulayan
İstanbul'a gelişimizin öyküsüne geçmek sırası gelmiş olmakla birlikte sözünü ettiğim Kemalist ilericilik konusunda anlamsız bir laf ilericiliği yanlısı olmadığımı belirtmek için sözünü ettiğim dönemden 50 yıl sonra ilk kez Kıbrıs'a gidişimle ilgili bir iki anıma değinmek isterim. 1969-70 sıralarında Fethi Naci'nin "100
Gerçekte insanlık tarihi bu düz mantığa uymamakadır. Mesela Doğu toplumlan iyi incelendiğinde bazı halklann köleci toplum aşamasını yaşamadığını görüyoruz. Yine Batı toplumlarında sınıflaşma tarihin erken dönemlerinde ortaya çıkmasına rağmen, Doğu toplumlanında bu sınıflaşma sürecinin çok geç gerçekleştiğini de tarihsel kaynaklardan biliyoruz. Tarihte toplumlar, sosyalizme geçmek için bu tarih tezinde ileri sürüldüğü gibi mekanik geçişler -yani feodalizmden kapitalizme zorunlu bir geçiş- yapmak zorunda değildir. Bu beş toplum diyalektiği, Batı Avrupa toplumlan tarihinden yola çıkarak öne sürülmüştür.
Gelişmiş demokrasilerde birbirine karşıt olan fikirler, dünya görüşleri ve bunların parlamentodaki yansımaları ile kararlar şekillenir ve politikalar yontulur.
Bir kâğıdın yırtılmaması ve dik durması için bile farklı iki noktadan kuvvet uygulanması gerekirse, devletler gibi kolektif yapıların da dik durabilmeleri için farklı kuvvetlerce
Feodalizmden kapitalizme geçiş, Batı Avrupa'da ticaretin gelişmesiyle aynı zamana rastlarken... Doğu Avrupa'da ticari faaliyetlerdeki feodal, sosyal ve ekonomik ilişkilerin güçlenmesine katkıda bulunma eğilimindeydi.
Kadın Çalışmalarında yararlanılabilecek kaynaklara ilişkin yaptığım araştırmada Ankara Üniversitesinin hazırlamış olduğu bir kaynakçaya ulaştım faydalanmak isteyenler için bu ileti altında paylaşıyorum:
link:
Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla, Avrupa'da feodalizmden kapitalizme geçişi kerte kerte anlatan muazzam bir kitap. Murat Belge'nin kitabın çevirmeni olması büyük bir avantaj. Kitap kolay okunuyor, karmaşık ve kavramsal paragraflar yok. Huberman kitabı gayet anlaşılır bir dille yazmış.
Kitabı okuyalı epey zaman geçti ama benim aklımda kalan en dikkatimi çeken şey takas ve trampa pazarlarının çevresinde şimdiki modern şehirlerin oluşumuydu. Üreticilerin mallarını satmak için belirli noktalarda belirli zamanlarda buluşmaları ve buluşmaların zamanla modern pazarlara dönüşmesi ve en nihayetinde o pazarların çevresinde şehirleşmenin gerçekleşmesiydi.
Aklımda kalan başka bir önemli nokta ise ticarete, pazarlara, üretim ve tüketime dair şimdi isimleri bilinmese bile zamanında birçok kitabın yazılmış olmasıydı. Huberman bu kitapları konusuna göre zamanı geldikçe zikrediyor. Üretimin, teknolojinin ve iktisadi anlayışın gelişmesi demek ki pratikte olduğu gibi yazılan kitaplar aracılığıyla da oluyor ve birikim sonraki nesillere aktarılıyor demek ki.
Kitaptan şu neticeyi çıkarmak da mümkün. Avrupa tarihi muazzam birikimle ilerleyen kesintisiz bir süreç. Bu birikim ve zihniyet süreçleri ki şimdiki Avrupa'yı Avrupa yapan temel itkidir.
Avrupa’nın tek zenginliğin ve üretim aracının toprak olduğu feodal toplumdan ,denizaşırı ülkelere keşifler ve bu ülkelere Haçlı Seferleri adıyla yapılan talanlar sonunda getirilen mallara artan ilgiden dolayı gelişen ticaret hayatı İle kapitalizmin ortaya çıkışı ,en büyük toprak sahibi olan kilisenin de baskıyla karşılaşarak Protestan inanışın doğumunu anlatan ,şimdiki Avrupa’yı anlamamızı sağlayacak bir kitap.
Batı dünyasında, feodalizmden ticarî kapitalizme dönüşüm, devrimle betimlenmişti: yükselen orta sınıflar -yani burjuvazi- siyasi iktidar için savaşmak zorunda kalmıştı. Bu, İngiltere’de 1640 ile 1688 arasında ‘Muhteşem Devrim’le sonuçlanmış, Fransa’da devrim 1789 ile 1815 arasında gerçekleşmişti. Feodal sınıfın gücüne karşı çıkacak
kuvvette
Merhaba, Ben Saint-Simon. 17 Ekim 1760 yılında doğdum. Terazi burcuyum. Asaletim Adaletimdendir.
Bir çok olaya "Fransız" olduğumu söyleyebilir comte. İnanmayın ona. Her hocanın vardır öle yaramaz öğrencisi..
Her neyse işte 19 Mayıs 1825 de ölmüşüm.
Şimdi beni tanıdığına memnun olduğunu sanan
@kimya__hatun dan dinleyin beni :)
Saint