Murat Musut Badana yapiyormus, bende gidipyardım edeceğim... "demir parmaklıklar" ile "merdiven ferforje" 'lerini boyuyacağım.
Akşama da "çay, kahve" eşliğinde , "kazak ile atk"ı öreriz artık...🤣
"Bi yerde yanlış yapıyorum ama nerede."
Bu cümle noktayla değil soru işaretiyle bitmeli, biliyorum. 19. Yüzyılda yaşasaydım şayet, bi yerde yanlış yapanların verilecek cevaplara ihtiyaç duymayışı hakkında sahipkıran olabilecek ciddiyette felsefik şeyler söyleyebilirdim.
Kim bilir, belki de atölyesinde ferforje yapan bir kaynakçı olarak; Yale Üniversitesi'nden gelen bir heyetin beni ikna çabasını elimdeki elektrot ile sigara yakar vaziyette dinler ve "babama sormam lazım" deyip başımdan def ederdim.
Evet evet, bir yerde yanlış yapıyoruz ama nerede. O yerde kiracı olmamanın verdiği avantaj bizi teskin ediyor olsa gerek.
3 adet ölmüş ev gördüm. Bu sebeple evimdeki lüzumsuz her şeyi vaktiyle dağıtmanın yoluna bakıyorum. Sizin için değerli olan şeylerin başkaları için son derece değersiz olabileceğini
bu sayede öğrendim. Vaktiyle dağıtın yoksa geride bıraktıklarınıza çok yük oluyorlar.
ÖLMÜŞ EV
Siz hiç ölmüş bir evde kaldınız mı?
Tabaklarının dolaplarında öldüğü,
Ayfer Tunç’un şehir arşivi..
Memleket Hikayeleri kitap adını Halit Refik Karay’ın aynı isimdeki eserinden almış..Bilinçli yani..
Bizi biz yapan ,hayatlarımızın ne kadarına kadar sızabilmiştir yaşadığımız şehirler,işte bu kitabı okuduğunuzda bu sorunun kendi payınıza düşen cevabını, kelimelere bürünemese de verdiği duyguyu en azından
Ourcq Nehri'ni Marne Nehri'nden ayıran o yüksek yay lanın güneyinde, Livry ve CheHes arasında bulunan Mont fermeil, günümüzde yıl boyunca alçı sıvalı olan viiiaları ve pazar günleri ışıldayan burjuvalarıyla tanınmış büyük bir kasabadır. 1823'de, ahşap evierden oluşan bir köy olan Montfermeil'de, bunca beyaz ev, bunca halinden memnun burjuva yoktu. Sağda solda heybetli görünür n l eriyle, ferforje korkuluklu balkonlarıyla, kapalı kanatlarının beyazı üstüne yeşilin her tonunu yansıtan küçük cam bölmeli pencerele riyle dikkati çeken birkaç sayf i ye evine rastlansa da, Mont fermeil sıradan bir yerdi. işlerini ço c uklarına devretmiş eski kumaş tüccarları, tatillerini burada geçiren avukatlar henüz Montfermeil'i keşfetmemişlerdi. Hiçbir anayolun geçmedi ği, bereket ve refah içindeki köylülerin hu z urlu bir yaşam sürdüğü, sakin ve şirin bir köydü. Sadece yayianın yükseltisi yüzünden su sıkıntısı çekiliyordu.
Annunziata adlı köyün güzelliğini, siyah ferforje balkonlu bembeyaz evlerini, her evin nasıl sardunya veya zambaklarla dolu saksılarla süslü olduğunu anlatıyordu. "Bizdeki gibi bir iki saksı değil, çiçek taşan bir sürü saksı."
Auschwitz-Birkenau ölüm kampında Cilka'nın hafızasına kazınan son görüntü, kapıların üstüne asılmış ferforje tabela olsa gerek: "Arbeit Mach Frei" - Çalışmak Özgürleştirir. Vorkuta'daki Sovyet gulag'ına geldiğinde gördüğü ilk şey de yjne bir tabelaydı: "SSCB'de Çalışmak Bir Onur ve Şan Meselesidir." Bir başka tabelada ise, "Demir Bir Yumrukla İnsanlığı Mutluluğa Ulaştıracağız" yazıyordu. Nazi Almanya'sı ve Stalin Rusya'sının sayısız ortak özelliğinden biri, sadistçe ironi zevkiydi..
Siz hiç ölmüş bir evde kaldınız mı? Tabakların dolaplarında öldüğü, en güzel fincanlarının, gümüş tepsilerinin, kristal bardaklarının raflarında can verdiği bir evde? Bir ev, içinde yaşayan öldüğü anda ölmez, evin ölümü daha uzun sürer. Onun ölümü illaki daha yavaş ve daha acılıdır. Açılmayan çekmeceler ve içindekiler ölür önce…
Gümüş çatal bıçak
Büyükada'da vapurdan inip saat kulesine doğru yokuşu tırmandılar, faytonların beklediği alana gelip sıradaki faytona bindiler. Rüya mıydı?
Mesut Bey elinden tutarak Dürdane'ye yardımcı oldu, Dürdane nazlıca kuruldu kırmızı kumaş döşeli arabaya. Üzerinde camgöbeği renginde bir ipek emprime rop.
"Dil'e çekiniz arabacı!"
"Baş üstüne