Max Keminerich, Tarihte Garip Olaylar'da (Varlık Yayınları, 1963), 'küçük abdest, hatta 19. yüzyıl ortalarına kadar sokaklara edildiği, oturaklar eskisi gibi sokaklara boşaltıldığı için, bunların yaydıkları kokular geçmişi aratmadılar', diyor ve 1780'de, (Paris halkının) protestosu üzerine 'polisin oturak vs. kapların sokağa dökülmesini yasak ettiğini belirtiyor.
Kemmerich, '1697 yılında bile, bir polis raporuna nazaran Paris halkı bütün kirli suları, sidikleri, her çeşit pislikleri gece gündüz pencereden sokaklara boşaltırlardı', diyor ve, yüzünüze güller, şunu ekliyor: 'sokaklarda helâ bulunmadığı için sokak köşeleri, kilise civarları, hatta sarayların etrafı bile bu işte kullanılırdı.'
Fernand Braudel de, biraz önce andığım Capitalism and Material Life 1400-1800'de, Kemmerich'in söylediklerini yineler: XVI. Louis Fransa'sında, sokaklar birer kanalizasyondur ve lâzımlıklar hâlâ pencerelerden sokağa boşaltılmaktadır!..
Avrupa'yı, hâşâ huzurdan, b*k götürürken, gözünü sevdiğim Osmanlı, taharet kültüründe öylesine bir inceliği varmıştır ki, Semavi Eyice hocamız, 'Fatma Sultan Camii ve Gümüşhaneli Dergâhı başlıklı yazısında, eskiden İstanbul'un kuytu yerlerinin kirletilmesini önlemek için, üzerine 'şühedâ ruhuna fatiha yazan bir taş yazıt konulduğundan söz etmektedir!.. (Böyle bir taş, 1984'lerde, Süleymaniye Camii'nin Haliç tarafına açılan dış avlusunun kapısında duruyordu).