“Sonra gittin.
Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
Sonra gittin.
Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
Söz dedim, söz verdim.
Ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım…”
"Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım." (s. 44)
O kadar çok duydum ki bu dizeyi... Hiç hangi kitabın neresinde geçiyor diye bakmamışım bugüne dek... Ama ister istemez "keşke" diyor insan. Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım.
Kitaba başlar başlamaz içim burkuldu. Onlar ne acıklı dizelerdi öyle...
"Artık