şeyma

Kudüs işgal altındayken başka neyi konuşalım?
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
“Ey kalbiyle değil de sadece diliyle iman etmiş olanlar! Müslümanların gıybetini yapmayın, onların ayıplarını araştırmayın. Zira kim kardeşinin ayıp ve kusurlarını araştırırsa Allah da onun ayıp ve kusurlarını araştırır. Allah kimin kusurlarını araştırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil ve rüsva eder.” (Ebu Davud, “Edeb”,35)
Sayfa 113Kitabı okudu
Böyle dostlar olduktan sonra düşmana ne gerek var?
Sayfa 112Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
“Bizim adamımız, bizim cemaatimiz, bizim partimiz, bizim hizbimiz; o zaman hiçbir şey görmeyelim, üstünü örtelim!” denildiği an, atılan adım ırkçılık olmaktadır.
Osmanlı torunu olmakla övünüyoruz ya! Sonrasına bakmıyoruz. Osmanlı’nın torunu olarak hilafete ihanet ettik, hilafeti elden düşürdük. Osmanlı torunu olarak yaptıklarımız ortada! Şimdi atalarla övünmenin bana bir faydası yok. Bahsedeceksek bugünden bahsedelim.
Reklam
Kulluk kalitesinin yükseltilmesinin en önemli vesilesi akıbet endişesidir. Akıbet endişesi ödümüzü koparmalı! Yaptıklarımızın, yapmadıklarımızın, yapmamız gerekirken ihmal ettiklerimizin hesabını vereceğiz. Akıbet korkusu yüreğimize oturmalı ve her an bizi meşgul etmeli ki hayatlarımızda ahiret endeksli bir hayat ortaya çıksın.
Bugün Müslümanlar olarak kanayan bunca coğrafyamız ile alakalı onlarca meselemiz varken rahat yatabiliyorsak vallahi ve billahi bir kez daha imanımızı kontrol etmek zorundayız. Kudüs işgal altındayken bunu yüreğimizde derin bir acı haline getirmemişsek, nerede olursa olsun bunu bir dert olarak konuşmuyorsak bir bedenin parçaları gibi olma durumunu anlamamışız demektir.
Birbirimizin yakasını tutmaktan kâfirlere baş kaldıramıyoruz.
Tercihlerimizi birbirimize karşı din diye dayatarak meseleyi tekfir noktasına sevk edecek kadar derinleştirmişiz. Varlık teminatımız olan kardeşlik meselesi tam anlamıyla tesis edilmezse kardeşliğin yerine geçen her şey bizi birbirimizden tamamen koparacak ve İslam cemaati dediğimiz o aziz cemaatin oluşmaması adına her türlü şey gerçekleşecektir.
Reklam
Kardeşlik bizim için lüks değil, olmazsa olmaz bir esastır.
İslam toplumunun varlık teminatı kardeşliktir. İslam, sadece mabed dini değildir. İslam ile diğer düşüncelerin ve dinlerin en bariz farkı da budur. İslam asla bir mekana sığacak bir din değildir. Ne mabede ne mescide ne Mekke’ye ne de sadece Kâbe’ye... Bunların her biri sembolüdür, şiardır ancak İslam sadece bunlarla sınırlı değildir. İslam’ın şöyle bir özelliği var: Hayatın tamamını kuşatır ve asla şirk kabul etmez. “Şu kadar İslam olsun ama şu kadarı da başka bir şey olsun” şeklinde bir şeyi İslâm asla kabul etmez. İslam yüzde yüz İslam olmak zorundadır. Böyle olduğu için İslam hayata hakim bir dindir.
“Ben, ben!” diye başlayan sözler bizim literatürümüzde yoktur. Bunun tek istisnası vardır, o da “Eşhedü (şahit oldum)” kalıbıdır.
Diyelim ki bir kardeşimiz on tane iyi şey yapmış. Onu arayıp veya ona mesaj atıp: “kardeşim çok güzel bir iş yapmışsın, Allah senden razı olsun.” demiyoruz ama o insan bir hata yaptıysa o hatayı düzeltmesi adına kendimizi memur görüyoruz. Adamın bir kusurunun ortaya çıkması için pusuda bekliyor gibiyiz.
Kendini haktan yana, hakkın taraftarı olarak görebilirsin ancak “Sadece benim bulunduğum yer hakkın yanıdır!” diyemezsin çünkü sana böyle bir hak tanınmamıştır.
2,703 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.