Arturo: Li gor te bextewarî çi ye, Camilla? Fikra te heye? Camilla: Erê, li cîhek ewle bijî û meriv bikaribî evîndarê kê bibî û jê şerm nekî.
Eş'ab aç gözlülükte olduğu gibi maskaralıkta da birincilerdendir. Kendisine pek çok fıkra isnad olunur. Bazılarını yazıyoruz: Komşularından birinin bacasından duman çıktığını görse bekli pişirdiği yemekten bana da gönderir diye ekmeğini hazır edip beklermiş. Şehirde bir düğün olduğunu işitse, şâyet yanılırlar da gelini eşyasiyle bizim eve getirirler, hulyasiyle evini silip süpürür, yola bakarmış.
Sayfa 507 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okuyor
Reklam
Cevdet Tarihi'nde bir fıkra vardır: "Bu Osman Efendi gerçekten devlet adamı değerli bir zat idi. Ancak pek vakarlı olup Halet Efendi'ye baş eğmeyip riyakarlıkta bulunmadığından Halet Efendi dahi onu İstanbul'da tutmayıp küçültmek için hadis işlerle taşralarda dolaştırırdı. Osman Efendi gene vakurluğuna halel getirmeyip her nerede ve her ne hizmette bulunsa vazife görmekte kusur etmezdi. Halet Efendinin nedimlerinden meşhur Keçecizade İzzet Molla bir gün Halet Efendi'nin yanında iken Osman Efendi'nin geldiğini uşaklar haber vermekle Halet Efendi sofraya seğirterek karşılaması ve dönüşünde merdiven başına kadar uğurlaması üzerine İzzet Molla şaşarak: "Efendim bu adama etmediğiniz fenalık kalmadı. Şimdi bu mertebe iltifatınıza sebep ne?" Diye sual ettikte Halet Efendi cevabında: "Evet ben bu adama çok fenalık ettim. Elinden memuriyetini aldım. Nüfuzunu kırdım. Canını da alabilirdim. Fakat üzerinde bir Osman Efendilik var onu alamıyorum. Onun için görünce böyle hürmete mecbur oluyorum."
Sayfa 171 - Falih Rıfkı AtayKitabı okudu
Etnografi Müzesinin toplayacağı şeyler, yalnız bu gibi maddi eşyaya münhasır değildir. Halk için hâlâ yaşamakta bulunan peri masallarını, koşma ve destanları, mâni ve tekerlemeleri, darb-ı mesel ve bilmeceleri, fıkra ve menkıbeleri şehir şehir, köy köy araştırmalar yaptırarak toplamak vazifesi de etnografi müzesine aittir.
"Askersiz Oniki Ada"
Dışişleri bakanlarının Oniki Ada hakkındaki kararı Hukuk ve Redaksiyon Komisyonu'na havale edilmiş ve komisyon da iki paragraf halinde, barış antlaşmasının tasarısının 12. maddesini yazmıştır. İkinci paragraf, İngiliz askerinin üç ay içinde bu adalardan çekilmesine dair bir prosedür hükmü idi. Konumuz bakımından asıl mühim olan birinci paragraftır ki, bunda şöyle diyordu: "Italya işbu antlaşma ile, Oniki Ada üzerindeki tüm egemenliğini Yunanistan'a devreder. Bu adalar gayrı askeri hale getirilecek ve öyle kalacaktır." Oniki Ada'nın gayrı askeri hale getirilmesi, yani askerden ve silahtan arındırılması hususundaki birinci paragrafın ikinci cümlesi çok dikkat edilmesi gereken bir mahiyet taşımaktadır. Zira bu fıkra "Bu adalar gayrı askeri hale getirilecektir" (These islands shall be demilitarized) demekle yetinmemiş, bu hususu vurgulamak için bir de "gayrı askeri halde kalacaktır" (shall remain demilitarized) demiştir. Böylece Oniki Ada'nın gayri askeri statüsünün bundan böyle muhafazası konusunda, Yunanistan kımıldayamaz hale getirilmekteydi. Bu fıkra hükmü, şu veya bu şekilde adaları askeri hale getirmek için hiçbir açık kapı bırakmamaktaydı.
Biri fıkra anlatsa bari, bu site çok sıkıcı.. 😆
Reklam
KENDİNİ BUĞDAY ZANNEDEN ADAM Adamın biri kendini buğday zanneder, nerede tavuk görse kendisini yiyecek endişesiyle köşe bucak kaçarmış. Akıl hastanesinde bir süre tedavi görmüş. Biraz zaman geçtikten sonra doktor, adamın iyileştiğini düşünerek yanına çağırmış. - Artık buğday olmadığını anladın değil mi evladım? - Tabi ki de anladım efendim, ben buğday tanesi değil, insanım! - O zaman tavuk görünce kaçmazsın değil mi? - Elbette efendim! Adam taburcu edilir. Fakat o da ne! Çok vakit geçmeden kan ter içinde geri gelir. Panik halinde şunları söyler: - Aman doktor bey! Tam köşeyi dönüyordum ki karşıma tavuk çıkıverdi. - Evladım! Az önce seninle ne konuşmuştuk? Ben senin iyileştiğini zannetmiştim. Hani, buğday değildin sen! - Aman efendim, benim düşüncem değişmedi. Ben, buğday değilim tamam ama tavuk bunu biliyor mu?
824 syf.
6/10 puan verdi
Kara Ölüm
Boccaccio, Floransa'nın yaşadığı korkunç veba salgınından sonra yazdığı "Decameron" adlı eseriyle tanınıyor. 1348 yılında, İngiltere Kralı'nın borcunu ödememesi sonucu Floransa'nın iki büyük bankasının çöküşünden kısa bir süre sonra, şehir nüfusunun yaklaşık üçte ikisi Kara Ölüm olarak bilinen vebadan öldü. Bu hastalık
Decameron
DecameronGiovanni Boccaccio · Alfa Yayınları · 20201,189 okunma
Fıkra anlatın bari, çok sıkıcısınız.. 😆
Uyuşuk
Uyuşuk devrimci olmaz. Uyuşuk işçi olmaz. İki arkadaş arasında geçen bir fıkra var. Öğleden sonra saat iki gibi her biri bir hamakta yatıyorlarmış. Tembellik saati. Eşleri kahvelerini getirmekle kalmayıp içmelerine de yardım ediyormuş. Yerlerinden kıpırdamıyorlarmış. Öyle ki uyuşukluktan konuşmuyorlarmış. Aniden bir tanesi "Dostum, yılan sokmasına ne iyi gelir?" diye sormuş. Diğeri "Hayırdır dostum? Yılan mı soktu?" diye sormuş. Bütün uyuşukluğuyla diğeri cevap vermiş "Hayır dostum, ama şuradaki yılan sanırım beni sokacak.
Reklam
Bir taş at! Bir taş daha at! Bir şiir ateşle! Bir yumruk yükselt! Sesini yükselt! Bir çocuk yetiştir! Duvara bir slogan yaz! Şehitleri an! Bir hayal kur Tarihine sahip çik! Sokaklara sahip çik! Bir slogan at! Bir yara sar! Bir dosta sevgi göster! Terle! Bir fıkra anlat! Bir damla göz yaşı akıt! Tepki ver!
Buna gülünür ama,:)) fıkra gibi.. :))
Kadın, bir kuş kadar hafif, omzuma yaslanmak istediğini söyledi. Bunun şiirsel bir şey olduğunu düşündüm. Aynı zamanda da son derece zekice, tam bir erkeğin ihtiyaç duyduğu şey. Asla askıntı olmadı." "Ama yürümedi mi?" "İki problem çıktı." "Numara bir, kuşlar uçar, öyle değil mi? Bir kuşun doğasındadır uçmak, değil mi? Ve numara iki, uçmadan önce, her zaman omzunuza sıçarlar." ;)
Sayfa 215 - Ayrıntı yayınları 2. BasımKitabı okudu
224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Emine Işınsu/ Nisan Yağmuru. (1938- 2021) Yazar, Kars'ta doğdu. Halide Nusret Zorlutuna'nın kızıdır. Ankara Koleji'ni bitirdi. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisi iken öğrenimini yarıda bırakarak fıkra yazarlığına başladı. 1971'de bir neslin yetişmesinde büyük etkisi olan ilim ve fikir dergisi Töre'yi çıkardı.  Emine Işınsu Tanzimat'tan bugüne yetişen kadın romancılarımız içinde, kendi insanını tanıyarak, duyarak, yaşayarak ve en önemlisi de severek anlatan, milletine ve değerlerine yabancılaşmamış bir romancıdır. Kalemi ile hayatı iç içe olduğundan roman anlayışı da gerçekçidir. Romanlarında insanın çıkmazlarını ve iç çatışmalarını, özellikle kadın karakterleri ve onların psikolojik çözümlemelerini verişi, yazarlığının üstün yanlarını meydana getirir. Yazdığı her roman okuyucuda bıraktığı derin tesirler nedeniyle birer klasiktir aslında.. Tasavvufla ilgili yazmış olduğu romanlarından belki de en önemlisi bu eseridir. Ankara'da bir sedefkar tezgahında başlayan arayış, sedefkar dostunun başka şehre göçüyle bu kadar güzel kurgulanmıştır ki, okuyucu da tasavvufa karşı olumlu bir istek meydana getirirken, ayrılığın bile bir şehirden başka bir şehre olması dolayısıyla romanda ölüme bile çare bulmuştur. Okuyucusunun çok olması dileğiyle... #Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
Nisan Yağmuru
Nisan YağmuruEmine Işınsu · Bilge Kültür Sanat · 2013130 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.