Bu kitabı kız kardeşimin isteğiyle okudum. Kitabı ilk elime aldığımda dikkatimi çeken kitabın arka kısmında yazan, yazarın hayatı oldu. Kendisine ameliyat edilemez bir beyin tümörü tanısı konulmuş ve bir yıldan az ömür biçilmiş. Karısına para bırakmak için içindeki olanca öfkesiyle kitap yazmaya başlamış. Öleceğini bilen bir insanın ne yazmış olduğu doğal olarak dikkatimi çekti. Itiraf etmem gerekirse kitabın ilk 50 sayfasına zor ulaştım ve kitabı elimden attıp mola vermek zorunda kaldım.Şiddetten, tecavüzden, hırsızlıktan zevk alan o bölgedeki insanların korkulu rüyası haline dünüşen 15 yaşındaki Alex ve çetesinin yaşantısıyla başlıyor.Yazar içindeki öfkeyi tabiri caizse Alex'in ağzıyla kusuyor. Yaptıkları hırsızlık, şiddet ve tecavüz konularını ayrıntılı bir şekilde verdikten sonra kitap başka bir boyuta geçiyor. Bu dörtlü çetede zaman zaman lider olma konusu patlak veriyor.Antika eşyaların olduğu bir ev bilgisi gelince evi soymayı planlıyorlar. Liderlik vazfina kendisinin layık olduğunu kanıtlamaya çalışan Alex eve tek başına girer. Ev sahibi yaşlı kadını öldürmek zorunda kalır.Tam o anda Aynasizlar(polis) gelir diğer çete üyeleri dışarda olduğu için kendisini evde tek başına bırakıp kaçarlar ve yakalanan sadece Alex olur. Tutukluluk süreci içerisinde Alex bir anda kendisini hükümetin deney kobayı olarak bulur ve bunun etrafında bir çok olay gelişir. "Kurmalı oyuncak" benzetmesiyle hükümetin suç işleyen insaları kendince ıslah etme metodlarini anlatan okunmaya değer distopik bir eser.