"Ben ki İklim-i Rum padişahı, İstanbul, Belgrat, Filibe ve Mısır hakanı Süleyman bin Selim bin Bayezit'im. Büyürdüm ki bundan sonra sınır beylerim, kapı kullarım,kalelerim başbuğları, küçük ve büyük bütün kara ve deniz askerlerim bu beratımı taşıyan Malkoçoğlu Kasım Bey'e itaat ederler; dilediği zaman, dilediği kale ve arazimde istediği gibi hareket etmesine müsaade ederler. "Buyruklarımdan dışarı çıkmayanlar, böyle bileler ve alâmet-i şerifime itaat kılalar."
Osmanlida yunanistan
Filibe, Tırnova, Selanik gibi yerlerde kurulan Bulgar okullarını, mahallî Rum ileri gelenleri ve ön planda rahipler ve metropolitler kapattırmak gayretindeydiler. Sık sık okulların yönetimi ve Bulgar öğretmenleri aleyhinde Osmanlı yönetimine, bu kimselerin Rus ajanı olduklarını doğru veya yanlış ihbarlarda bulunuyor; 1830'lardan beri gelişen Patrikhane'den bağımsız bir Bulgar Kilisesi kurma hareketine karşı çıkıyor, Bulgarların kilisede kendi dillerinde ibadet yapmalarına mani oluyorlardı. Bu hareketler yüzünden Bulgarlar ve Rumlar arasındaki tarihî nefret alevlenmiş ve ciddi çatışmalar çıkmaya başlamıştı.
Reklam
Padişahların savaşa kadınlarını götürüp götürmediği aydınlığa kavuşmuş bir mesele değildir. Ancak Silahtar Tarihi'ne göre Viyana kapılarına yaptığımız seferlerde padişahın kadınları da ordu ile birliktedir. 2. Viyana Kuşatması'na doğru Edirne'den Belgrad'a hareket eden orduda 80 arabalık harem halkı olduğunu söyler Silahtar Mehmet Ağa. O zamanlar sarayın seferli koğuşunda bulunan Mehmet Ağa, muhtasar alayın 8 Nisan 1683'te Filibe Köprüsü'nün karşısında otağ-ı hümayun kurduğunu, padişah kadınlarının da şehirdeki Pirinççi Mehmet Paşaoğlu hanesinde konakladığını yazar. Bu sırada padişah ''Avcı'' diye bilinen 4. Mehmet'tir. Kendisi de harem kadınlarıyla birlikte Belgrad'ta kalmış, sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ordu ile harbe gitmiştir.
Sayfa 24 - Altın Kitaplar - 1. Basım Aralık 1994Kitabı okudu
Tanzimatçılar bir millet değil, bir vatan yapmaya çalıştılar. Tarih gösteriyor ki eğer millet kalırsa, kaybolan vatanı yerine koymak imkânı vardır. Biz parçalanırsak, elden ele geçersek millet olarak kalabilir miyiz? Devletin çekildiği yerlerde Türklüğün tükendiğini görmüyor muyuz? Fes Köstence’de hamalın, Filibe istasyonunda pabuç boyacısının başında kalmış... Hürriyet ve İtilâfçılardan bir kısmının basit bir formülü var: Düvel-i Muazzama’nın adaletine sığınmaktan başka çaremiz yoktur. Eğer onlara günahlarımızı affettirmek istiyorsak, hemen darağaçlarını harpçiler ve İttihatçılarla donatmaya bakmalıyız. Bir kısmı o kadar öç alma heveslisiydi ki, adeta sevinç içinde. İkide bir yüzünüze: -İşte battık, der. Bu sözü de: --İyi ki battık, der gibi söyler. Biraz isyan etmek isterseniz: -Hâlâ mı o kafa, diye bir kahkaha püskürür.
Tarih(Sel
Fazlullah’ın başlıca ınüridlerinden biri olan Mîr Ali el- A ’lâ, mürşidinin ölümünden sonra Anadolu’ya geçerek Bektaşî tekke^lttt sığındı.O nunla ve NesÖnî ile HurÛfiliğin, Türkiye’de Bektaşîlikle bütünleşen uzun yaşamı başladı. Anadolu ve Rumeli’ye bu süzgeçden geçerek yayıldı. Ali el-A’lâ (Gıyâseddin Muhammed b. Muhammed el-Horâsânî el-
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN HAN'IN TAHT'A ÇIKMASI 30 EYLÜL 1520 Genç ve dirayetli pâdişâh Sultan Süleymân Hân, gözyaşları arasında babasını defnetti. Sonra cihâd ile meşgûliyetinden İstanbul’da birgün rahat oturamayan Yavuz Sultan Selim Hân için, mezarının üstüne bir türbe, câmi, mektep ve imâret, bir de medrese yapılması emrini verdi. Baba yadigârı,
Reklam
170 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.