"Cinsellik Müslüman toplumlarda nasıl kurgulanıyor?
Kadınların, Müslüman toplumlarda cinselliğin kurgulanışına ve düzenlenmesine nasıl bir katkıları var ya da olabilir?
Bu kitapta Türkiye, Filistin, Pakistan, Fas, Nijerya gibi çeşitli Müslüman toplumlardan kadın akademisyenlerin ve aktivistlerin, bu konulardaki görüşlerini ve çalışmalarını
GİZLİ GÜCÜN İZİNDE 15 YILLIK BİR TARİHÇİ
_____
youtu.be/4WXhQrkcJ5I
Umudumuz Şaban/ Muhtarlık konuşması
______
Sinan Meydan, bu kitabı on beş senelik bir çalışmanın sonunda ortaya çıkarmış. Gösterdiği emek, çaba takdir edilebilir; zira faydalandığım yerleri de oldu. Bunlara bilhassa laikliğin ve Osmanlı'nın Batılılaşma sürecinin anlatıldığı bölümleri örnek
112 syf.
·
Not rated
“Hareket etmeyenler, zincirlerin ne kadar ağır olduğunu bilemezler.”
"Kadınların, kendi kendilerini, tüm yeteneklerini (cinsel, duygusal, ahlaki, siyasi ve düşünsel alanlardaki) geliştirme hakkına sahip insanlar olarak algılamaları, erkeklerin geleneksel olarak onlara kabul ettiregeldikleri sınırlamaları reddetmeleri, yüzyıllar boyunca örflerin, yasaların, dinlerin, erkeklerce geliştirilen felsefelerin
Türkiye ile NATO ilişkileri, Afrika kitasindaki durum, açlık ve darbeler, verilen mücadeleler, Afganistan'ın sosyo-ekonomik yapisi, darbeler, direniş ve Filistin sorunu anlatılmaktadır. Özellikle Afganistanin en yoksul ülkelerden biri olmasına ragmen SSCB gibi bir süper güce karşı verdiği ve kazandığı mücadele, İran devriminin yine müslüman kitlelere direniş umudu vermesi, Lübnan'da İsrail'e karşı verilen direniş ve Israilin ilk kez işgal ettiği topraklardan ayrılması çokça vurgulanan olaylar. Afrika'da Nijerya başbakanı Ahmedu Bello'nun sömürgecilerin verdiği tahribatı onarmak amacıyla insanlara İslami kimlik kazandırmak için giriştiği eğitim ve kültürel faaliyetler, binlerce kişinin müslüman olmasina vesile olması ve nihayetinde kendisi, hanımı ve çocuklarının Umre dönüşü suikaste kurban gitmeleri en etkileyici bölümlerden biriydi. Ortadoğu hakkında genel bilgi edinmek için kesinlikle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Struma - Vicdanları sorgulatan hikâye...
Zülfü Livaneli'nin Serenad kitabını okumasam, bu hazin olaydan ne yazık ki haberim olmayacaktı.
Kitabımızın ana karakteri David Stoilar. Romanya'da doğup büyüyen ama Yahudi olduğu için kendi ülkesinde artık eskisi gibi rahat olamayan, ötekileştirilmiş onlarca kişiden sadece biri.
David Stoilar'ın gençliğini, yaşadığı aşkları ve Struma gemisine yolculuğunu adım adım anlatıyor. David'in arkadaşları ve aşkları romanın hikaye bölümünü oluşturuyor. Yazarımız araştırmaları sonucu bazı tahminler yürüterek doldurmuş boşlukları. Ama gerisi gerçek hayat hikâyesi. Gerçek dram.
Struma 12 Aralık 1941 yılında Köstence Limanı'ndan hareket eden, Nazi zulmünden kaçarak Filistin'e gitmeye çalışan, normal şartlarda kimsenin ayak basmayacağı ama yaşama umudu için son paraları ile bilet alıp onlarca insanı umuda yolculuğa çıkaran geminin hikâyesi.
769 yolcu, 10 mürettebat... 72 gün boyunca açlık, hastalık, sefalet ile İstanbul açıklarında yaşam mücadelesi...
Ben sadece;
"Koca dünyaya bir avuç insanı sığdıramadık mı?" der susarım....
Stendhal sendromunu duydunuz mu? Ya da hiperkültüremi?
Sanat ve estetiğe yüksek takdiri olan kişilerin sanat eserlerinin güzelliği, görkemi karşısında kendinden geçme halidir. Tarihin içinde kaybolma, zamansızlık hissi, begenmenin zirvesi yani bir nevi yüksek sanata maruz kalma. Nadia'nın Serenad'ı ilk duyduğunda hissettiği, birçoklarına göre
