Başım dağ / Saçlarım kardır / Benim meskenim dağlardadır.
Tek çocuk olmanın yararlarından biri de tek başına olabilme ve başını dinleme lüksüdür.
Reklam
"Üzülecek hiçbir şey yok. Her şey düzelir, hele Filiz hiç üzülmesin."
Sayfa 143Kitabı okudu
Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer. Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor...’ Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı. Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu.
Babam İçin uzun yıllar hiç gözyaşı dökmedim, çünkü o “Filiz hiç üzülmesin..” demişti. Ama Denizler asıldığında, Sinanlar, Mahirler öldürüldüğünde çok ağladım, yıllarca gözpınarlarımda babam için biriken gözyaşları durmadan aktı, aktı, aktı..
Reklam
Babamı ziyarete Paşakapısı cezaevine nasıl gittik hiç ama hiç anımsamıyorum. Cezaevi avlusunda üçümüzün birlikte göründüğü iki poz fotoğrafa ne zaman baksam içim feci burkulur. Babamın saçları bembeyaz olmuş, besbelli epey kilo vermiş ki o benim tombul babamın beyaz keten elbisesi üzerinden dökülüyor sanki. Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel'in anılarını okuyunca neden o günleri anımsamak istemediğimi daha iyi anlıyorum şimdi. Cezaevi müdürünün odasında karşılıyormuş bizi babam, sonra da beni kucağına alıp öpüyor, kokluyor ve ağlıyormuş.
Hayatımda hiç bugünlerdeki kadar sıkılmamış ve imkansızlıklar içinde çırpınmamışım....
Sayfa 114Kitabı okudu
hele -ruhum- Filiz hiç üzülmesin. Okullar başlamadan çıkarım.
Cezaevi Karacaahmet'e yakın, üzülecek hiçbir şey yok. Her şey düzelir, hele Filiz hiç üzülmesin. Okullar başlamadan çıkarım.
Ama Sabahattin Ali, sanki canilerin onu mezarsız bırakacaklarını çok önceden sezmiş gibi, evrendeki mekânını belirlemişti çoktan ve “Benim meskenim dağlardır” diyerek, şiirini yazmıştı.
Reklam
Sabahattin Ali ne sağa ne sola ne de ortaya göre bir adamdı. O, sadece kendine benziyordu.
Okumaya ve hayatın aslını yaşamaya karşı, doymaz bir açlığı olan Sabahattin Ali, kısacık ömrüne bu yüzden üç ömürlük bilgi, deneyim, kültür, sevgi ve sanat ürünü sığdırabilmişti belki de.
122 syf.
·
Puan vermedi
·
15 saatte okudu
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Size yazarı anlatmıyacam hepimizin çocuğunun okuduğu Türk Edebiyatının güçlü sesi kalemi dir. "Geniş okur kitlesi tarafından hikaye, roman ve şiirleriyle tanınan Sabahattin Ali çok yönlü, sürekli üreten ve merak eden bir insandır. Edebiyatçı-yaratıcı kişiliğinin yanında Batı Edebiyatı'nın baş eserlerini Türkçe'ye çevirir; gençliğinde Yozgat'ta, Konya'da, Aydın'da ortaokul ve lise öğretmenidir. 1940'ların başında Ankara Devlet Konservatuvarı'nda dünyaca ünlü tiyatro ve opera rejisörü Carl Ebert'in sağ kolu, çevirmeni ve dramaturgudur." "Sabahattin Ali'nin ve 1940'ların ilerici aydınlarının bilinmeyen pek çok yönünü hem fotoğraflardan hem de kızı Filiz Ali'nin çocukluk anılarına dayanan metninden öğreneceksiniz.. "Karısına ve kızına hastalık derecesinde düşkün bir eş ve babadır. Gerçek bir vatanseverdir. Türkiye'nin ilk siyasi mizah gazetesi Marko Paşa'nın sahibi ve yazarıdır. 1948 yılında esrarı bugün bile çözülemeyen bir siyasi cinayete kurban giden uluslararası değerde bir sanat ve edebiyat adamıdır.".. "Sabahattin Ali bir dağın başında öldürülüyor ve ailesi ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra alıyor. Bu da yetmezmiş gibi belli bir mezarı bile olmuyor. Yalnızca bir şiirinden şu dizeler yazılıyor bir mezar taşına: "Başım dağ Saçlarım Kardır Benim meskenim Dağlardır".. Kıtabı okuduktan sonra sizde soracaksınız, esas Soruyu, sahi neden Neden öldürüldü Sabahattin Ali? Koca hiç çıkıyor bende..
Filiz Hiç Üzülmesin
Filiz Hiç ÜzülmesinFiliz Ali · Sel Yayıncılık · 1997357 okunma
"Sabahattin Ali öldürüldüğüne göre suçluydu. Suçu neydi? Komünist olmak. Ben kimdim? Komünistin kızı? Kimlerle konuşuyor, hangi kitapları okuyordu bu komünistin kızı? Komünistin kızının arkadaşı olmak da tehlikeliydi. Onu yapayalnız bırakmak, cüzamlı gibi tecrit etmek gerekiyordu."
Sayfa 112Kitabı okudu
Babamı ziyarete Paşakapısı cezaevine nasıl gittik hiç ama hiç anımsamıyorum. Cezaevi avlusunda üçümüzün birlikte göründüğü iki poz fotoğrafa ne zaman baksam içim feci burkulur. Babamın saçları bembeyaz olmuş, besbelli epey kilo vermiş ki o benim tombul babamın beyaz keten elbisesi üzerinden dökülüyor sanki. Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel'in anılarını okuyunca neden o günleri anımsamak istemediğimi daha iyi anlıyorum şimdi. Cezaevi müdürünün odasında karşılıyormuş bizi babam, sonra da beni kucağına alıp öpüyor, kokluyor ve ağlıyormuş.
Sayfa 100Kitabı okudu
431 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.