Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.40
Kitabı beğendim Wes'le Liz'in arasında yaşananlar müthişti. Ama sanırım benim bu tarz kitaplarla sıkıntım var. (Spoiler) Neden son bölümde kavuşuyorlar NEDEN? Kitapta her bölüm başlığın altında bir film alıntısı oluyor. Son bölümün alıntısını yazıyorum. "Ama bilirsin, aşk romanlarının olayı, insanların yalnızca hikâyenin sonunda kavuşmalarıdır." NEDENNN sjjxjsjss. Ben devamını da okumak istiyorum neden 280 sayfa boyunca zorlukları okuyup 20 sayfa güzel sonu okuyoruz. Kitabın sonunda üniversiteye gidiyorlar ve yurt kapı komşusu olacaklarmış. Devam kitabı gelse ve bunu anlatsa güzel olur cidden. Ne zaman elime romantik kitap alsam aynı şey ya bırakacam okumayı yeter ahbxjs
Gulyabani ismi herkesin aşina olduğu bir isim. Süt Kardeşler filmi yıllardır izleye izleye bıkmadığımız, sıkılmadığımız ve hâlâ keyif aldığımız çok güzel bir filmdir. Film direkt Gulyabani kitabından esinlenmiştir fakat belirtmek gerek ki Gulyabani ögesi dışında roman ve film arasında pek benzerlik yok. Filmin ayrı romanın apayrı bir tadı
“Geçmişin, şimdin ve geleceğin sadece senin elindedir ve hepsi aynı anda yaşanır.”
Kitabı okuyormuş gibi değil de film izliyormuş gibi hissettim. Bütün karakterleri ve yerleri kolaylıkla canlandırabilirsiniz. Anlatımı, kurgusu ve akıcılığıyla çok başarılı bir kitap.
Filmini merak edip önce kitabı okumanın daha iyi olacağını düşündüğüm için kütüphaneden alıp okumuştum..Ancak konu olarak klasik diğer öğretmen filmlerine sahip olduğunu gördüm kitabın.( Detachment, Mona Lisa smile vs.gibi).Yine yeni bir öğretmen gelir kendi tarzıyla öğrencileri daha iyi olmaya ve hayallerinin peşinden gitmenin önemli olduğunu
Merhaba arkadaşlar! Bugün size #yuşa adlı bir eser ile geldim.
Bilim kurgu türünde yazılmış bu kitap iki evrende geçiyor. Geçişleri oldukça farklıydı. Yuşa'nın ilk hayat hikayesi ile başlıyoruz kitaba. Acıklı bir hayat hikayesinde kayıplara şahit oluyoruz. Yuşa'nın hayatında her şey çok normal değilken biranda daha ne kadar kötü olabilir dediğinizi duyuyor yazar ve en kötüsünü yazıyor.
Yuşa sevgili eşi ile beraber farklı bir evrene sürüklenir. Geride bıraktıkları küçük kızları için merak ve endişe onlar için yaşanılan olayları daha fazla dramatize eder. Bu duruma dayanamayan Meryem için geri dönüş kapısı açılır kendisini yaşadığı dünya da bulur. Ama geride Yuşa kalmıştır.
Peki Yuşa nelere şahit oluyor? Ah kesinlikle çıkış yolunu ararken gerçekleşen kaçışlar ve savaş sahnelerinde kriz yönetimi oldukça kaliteliydi. Okurken zorluk çekmeyeceğiniz ve geçişlerde sizi yormadan elinizde mısır ve kolanızla sinema salonunda film izler gibi devam edeceksiniz.
Kafanızda yer alan sorulardan bir kaçından bahsetmek istiyorum. Yuşa dünya ya dönecek mi? Meryem geri döndüğünde kızına kavuşabilecek mi? Yuşa'nın kaldığı evrende karşısına kimler çıkacak? Nelere karışacak ve en zoru yanında kimler olacak hepsi ve daha fazlası Yuşa başlangıçta.
Tufandan Önce/Mustafa Kutlu
(Kitap tahlili)
Mustafa Kutlu'nun kendine has üslubunu yansıttığı kitapların başında gelir. Bilen bilir Mustafa Kutlu'nun anlatımı bir roman ya da hikayeden ziyade film senaryosu gibidir. Yazar kitaplarında sanki kitap okumuyorda film izliyormuşcasına his uyandırır.
Bu kitap Mustafa Kutlu'nun okuduğum üçüncü kitabı. Her kitabında aynısını yapar; seni senden alır, olayların içine bırakır, kendini kitaba o kadar kaptırırsın ki karakterlerin ses tonunu dahi taklit edersin. Amaçsız, mesajsız ve hedefsiz anlatımı yoktur Mustafa Kutlu'nun.
Kitabın içeriğinden bahsedecek olursak:
Bir anadolu kasabası sembolleştirilmiş ve siyaset-toplum ilişkisi, siyasetin yozlaşması ve toplumu nasıl yozlaştırdığı, kişisel hırslar uğruna siyasetçilerdeki ahlaki mefhumların ortadan kalması ve menfaat için tüm değerlerin ayaklar altına alınarak mübahlaştırılması gibi durumları hikayeleştirilerek anlatılmış. Kitapta zaman mekan mefhumu yok. Ne olayların nerede hangi ilde, ilçede, kasabada geçtiğini anlayabiliyoruz ne de siyasetçilerin hangi dönem siyasetçisi olduğunu. Karakterlerde hayali. Kitabı güzel kılanda bu aslında.
Kitabın gözde alıntısı: " Siyaset zalimdir. "
Keyifli okumalar
"sᴀᴅᴇᴄᴇ... ʙᴀᴢᴇɴ ᴠᴀᴢɢᴇᴄ̧ᴍᴇᴋ ᴅᴇ ʜᴀᴋᴋıᴍıᴢ ᴅᴇɢ̆ɪʟ ᴍɪ? ʙᴀᴢᴇɴ 'ʙᴜ ʙᴇɴɪᴍ ɢᴇʀᴄ̧ᴇᴋᴛᴇɴ ᴄᴀɴıᴍı ʏᴀᴋıʏᴏʀ, ʙᴜ ʏᴜ̈ᴢᴅᴇɴ ᴀʀᴛıᴋ ᴏɴᴜ ʏᴀᴘᴍᴀʏᴀᴄᴀɢ̆ıᴍ,' ᴅɪʏᴇᴍᴇᴢ ᴍɪʏɪᴢ?"
"ʙᴜ ᴄ̧ᴏᴋ ᴛᴇʜʟɪᴋᴇʟɪ ʙɪʀ ᴏ̈ʀɴᴇᴋ."
"ᴀᴄıᴅᴀɴ ᴋᴀᴄ̧ᴍᴀᴋ ᴀɴʟᴀᴍıɴᴀ ɢᴇʟᴅɪɢ̆ɪ ɪᴄ̧ɪɴ ᴍɪ?"
"ʜᴀʏᴀᴛᴛᴀɴ ᴋᴀᴄ̧ᴍᴀᴋ ᴀɴʟᴀᴍıɴᴀ ɢᴇʟᴅɪɢ̆ɪ ɪᴄ̧ɪɴ."
"Fangirl" aslında
Dahi yönetmen Steven Spielberg tarafınfan aynı adlı romandan uyarlanma film. 1941 yılında Japonya’nın Çin ‘e saldırı düzenleyip Shanghai bölgesini ele geçirdiği zaman küçük yaşlardaki çocuk olan Jim bir İngiliz ailenin çocuğu olup savaşın kaos ortamında ailesini kaybederek savaşın acımasızlığı ve vahşetini tüm çıplaklığıyla görür.
Uçaklara meraklı bu ilginç çocuk yalnız başına dolaşırken kendine Amerikan ve İngiliz arkadaşlar buluyor ve onlarla savaşın içinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Ailesini bulmaya çalışıyorlar ve bu esnada açlık, sefalet ve yorgunluk içinde yaşıyor çocukluk döneminde ailesi olmadan tek başına hayatıntüm zorluklarını gören Jim’’ i oynayan Christian Bale ve Amerikalı arkadaşı ise John Malkowıch usta oyunculukları ile romandan uyarlanan bu eseri beyazperde yansıtırken yazarın yazdığı her bir satırı sanki okuyormuş hissine kapılıyorsunuz.
Yıllar önce, hemen bütün ortamlar için belleğinden bir Puşkin şiiri, alıntısı çıkarıp neredeyse huşu içinde okuyan bir dostuma sormuştum: “Nedir sizin Puşkin’de bulduğunuz, neden adeta kendinizden geçiyorsunuz Puşkin okuduğunuzda?” “Her şey,” demişti bana, “aşk, dostlar, güz, bahar, hürriyet, kar, anne, esaret, zulüm, çocuklar... Bütün duygulara, her ortama uygun şiirleri var Puşkin’in, üstelik öyle içten, öyle naif ki...” Sanırım kilit kelime budur: “naif.” Belki tam da bu yüzden, bütün halkların ruhunda yatan o saf, bozulmamış, çocuksu yanı bulup çıkardığı için büyük bir edebiyatçıdır o. Puşkin, Müteveffa İvan Belkin’in Hikâyeleri’ni 1830’da, Nijni Novgorod’da aile mülkü olan Boldino Köyü’nde yazdı. İlk kaleme alınan hikâye, “Cenaze Levazımatçısı” 9 Eylül tarihini taşır; “İstasyon Şefi” 14 Eylül, “Köylü Küçük Hanım” 20 Eylül, “Atış” 14 Ekim, “Tipi” ise 20 Ekim tarihlidir. Dostu şair Pyotr Aleksandroviç Pletnov’a 9 Aralık’ta “Baratınski’nin gülmekten öldüğü beş hikâye kaleme aldım,” diye yazar. Sonra da bunları imzasını koymadan “Müteveffa İvan Petroviç Belkin’in, A. P. tarafından Yayınlanan Hikâyeleri” başlığıyla yayınlatır. Hikâyeler Puşkin’in imzasını taşıyarak ilk kez 1834’te yayınlanmıştır.
.
.
#arkakapak #helikopteryayınevi #puşkin #müteveffaivanbelkininhikayeleri #hazalyalın #öykü #hayallervekitaplar #okuyanti #okudumbitti
.
.
Keyifli ve film tadında anılar okudum
Adam Phillips, bana kalırsa psikanalitik psikoterapist oluşundan öte iyi bir hikâye anlatıcısı. Konuları itibariyle pek benzer olmasalar da Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine’yi okumak bana Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı okurken zihnimde gezinen düşünceleri hatırlattı. Clarissa Pinkola Estes de psikanalist, fakat benim ikisi arasında benzerlik kurma sebebim psikanalist oluşlarından ziyade hikâye anlatıcısı kimlikleri.
Bana kalırsa psikanaliz oldukça karmaşık ve çekici bir alan. Mesleki olarak mesai harcamanın aksine psikanalizi anlatabilmek ve hakkında yazabilmek de büyük bir meziyet. Son dönemde yaptığım psikanaliz okumaları sonucu fark ettim ki berrak bir zihin içinde olup kendini sözcüklere teslim etmeden anlatılanları anlamlandırmak da bir hâyli zor. Bana kalırsa çekiciliği de burada.
Phillips, bu kitapta on bir farklı konu üzerine yazdığı denemeleri derlemiş. Gündelik hayattan aşina olduğumuz bu konuların psikanalitik bakış açısıyla yorumlanmasını görmek benim açımdan verimli bir okuma deneyimiydi. Phillips’in satır aralarına serpiştirdiği kitap, film ve tiyato alıntılarını okumaktan da keyif aldım. Psikanalize ilgiliyseniz bu kitabın merakınızı arttıracağını düşünüyorum. Son olarak kitapta bolca Freud, Lacan ve Jung alıntısı/atıfı ile karşılaşacağınızı da söylemem gerek. İlgililer için Phillips’in Freud çevirilerini de tavsiye ederim.
Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine Adam Phillips’ten okuduğum ilk kitap olsa da kendisi ile de psikanaliz ile de harcayacağım mesai henüz bitmedi.
Kitapla ve merakla kalın.
#ebediokuyan
