Kitabın konu başlıklarını kabaca dökecek olursam;
• Gözlemleyen bilinci çocukluktan itibaren fark edip geliştirmek. Yani mesela bir şeye üzüldük; "Şimdi neden üzüldüm, canımı sıkan ne, tam olarak ne hissediyorum, düşüncelerim neler bu konuyla ilgili?" gibi, duygu ve düşüncelerimizin farkına varmanın, analiz etmek değil, farkında olmak ve kendini düşünce ve hislere kaptırmadan durumu görebilmenin çocuk ve ergenin gelişimindeki etkisinden bahsediyor.
• "Denetim odaklı korku kültürü" ve "gelişim odaklı değerler kültürü" kavramlarından yola çıkarak; "iç tanıklık" ve "dış tanıklık" kavramlarına -"ben ne hissediyorum?"/"başkaları benimle ilgili acaba neler düşünüyor?-, birey odaklı yaşamak ile ekip bilincine sahip, "biz" odaklı yaşamak arasındaki farklara ve bu farkların aile yaşantısı, eğitim hayatı ve iş ilişkileri üzerindeki etkilerine değiniyor.
Dönüp dolaşıp aynı cümleleri kurmuş rahmetli, sizin ve benim bildiklerimden farklı bir fikir de sunmamış bana kalırsa. İşte, "çocuğunuzu dinleyin, yargılamayın, edinmek istediği mesleklerle alakalı kişilerle görüştürüp o iş ortamını tecrübe etmesini sağlayın." minvalinde tonla klişe var.
Kitabın en sevdiğim bölümü, yazarın kitap ve film önerilerinde bulunduğu bölümdü, önerilerin bir kısmını buradaki okunacaklar listeme ekledim. İyi okumalar!