Bir diğer husus, yabancı filmlerin çoğunda mutlaka bir kilise ve bir Hristiyan şefkati ve bir sığınma sahnesi görülmektedir. Hem de bu sahneler öyle verilmektedir ki propaganda yapıldığı açıkça belli olmaktadır. Buna karşılık bir Türk filminde, biraz fark edilir ve destkelyici şekilde bir cami veya hoca gösterilse ya da bir ezan oku- nup namaz kılınsa, hemen "dinci" damgası basılmakta veya "gerici" eleştirisi yapılmaktadır. İşte bu da aslında misyonerliğin ve oryanta- lizmin bir başarısıdır. Çünkü hem Müslüman toplumuz deyip, hem de filmlerimizde dinsel temalar yer alınca yaygarayı basmak, laiklik değil; emperyalizmin kültür oyununa gelmek demektir. Oysa gün- delik hayatımız neyse, film de o şekilde olmalı ve olunca da böyle aşağılık duygusuna kapılmamak gerekmektedir. Kısacası Batı'nın Hristiyan tarihi, bin yılından itibaren pek de öyle masum bir tarih değildir. Ama ne var ki, bunları böyle anlatıp ya da uzun vadeli emperyalist projelerden Lahsedince, bizim ülke- mizde, "yok canım abartma" veya "komplo teorisi kurma" denilir. Aslında, biz uzun vadeli plan yapmayan ve işin esası böyle bu kadar kötü niyetle geleceğe ait senaryolar kurmayan bir millet olduğumuz için, uzun vadeli planlan da pek anlamayız. Oysa "Tekel" satışı bile, alan firmanın açıkladığı üzere, 75 yıllık bir hedefin karşılığıdır!5 Ne yazık ki okumuyoruz, bilgilenmiyoruz; ancak ahkam kesiyo- ruz. Ne yazık ki bilgi sahibi olanlar bir şeyler konuşunca da, "abart- ma" diye tepki veriyoruz!