Bir konuda doğrunun, yapılması gerekenin ne olduğunu birçoğumuz biliriz. Misal hepimiz yalan söylemenin kötü bir davranış olduğunu söyleyebiliriz. Lakin her daim bu minval üzerine sözlerimizde dürüst müyüz? Renk renk yalanlar eksik oluyor mu hiç ağızlarımızdan? Misal süte su katmayanımız kaldı mı? Neden böyle olduk? Oysa hepimiz hakikat düsturlarını çağlardan beri ezbere biliyorduk. Buna rağmen kaç kez Kabil olup Habil'i öldürdük. Bir yerde fazilet sahibi olmaktan bahsedilse çoğumuz "Amaan biliyoruz işte!" deriz, dinlemekten sıkılırız. Oysa kaç kez günaha batar çıkarız. Sonra bin kere pişman oluruz bir gün. Bu sebepten tükenmez kalemlerle yazdığımız hayat yazgımızı hatalarla doldurmak istemiyorsak hakikati sıkça anmalıyız. Anmalıyız ki nefsimizin ateşi bizi kavurunca hakikat yağmurları serin serin yağsın ruhumuza. Mekteb-i Edep bu yolda ilk durağımız olsun. Hayatımızda dönem dönem tekrar tekrar açıp okuyalım. Muallim Naci bu kitabı yazarken gerek doğudan gerek batıdan onlarca alimden, kıssalardan bahsetmiş. Bu kitabı okuyup bitirdiğinizde ruh ve fikir dünyanızda çığır açacak, kültürel donanımınızı ciddi ölçüde artıracak. Ben alıntı yapmalara doyamadım, umarım sizlerde okuyup daha fazlasını keşfedip eklersiniz buraya. Sağlıcakla.
Jose Saramago’ nun en neşeli eseridir. Türkçe çevirisini Pınar Savaş yapmıştır. Çeviride yazarın biçimsel üslubu korunmuştur. Mesela özel isimler küçük harfle yazılı, ve virgül ve noktadan başka noktalama işareti de yok. Ayrıca diyalogların aktarımında da alışılmışın dışına çıkıyor yazar. Bu seçimlerin başta okumayı zorlaştıracağını düşünmüş olsam
Kimse bilmeden ölmekten daha da yalnız olan tek şey, insanın kendisinin ne olup bittiğini anlamadan, belki Berta'nın durumunda da olduğu gibi kendi ölümünün ve sonunun farkında olmadan ölmesidir.
Hangi tür filmleri izliyorsun? Polisiye, korku ya da gerilim filmleri izlemekten mi zevk alıyorsun? Yoksa drama ve trajedilerimi tercih ediyorsun? Film kahramanın ümitsiz durumlarla, hastalıklarla, sevdiklerinin ölümleriyle veya maddi yıkımlarla mı karşı karşıyalıyor?
O halde , film endüstrisinin en büyük hedefinin senin ruhuna hitap etmek olduğunu unutma. İyi bir film, sadece senin duygularına hitap yederse sürükleyici olabilir.
Tüm rejisör ve senaristlerin istediği tek şey, senin hislerine dokunmaktır.
Film yapımcıları, tek bir amaca ulaşabilmek için milyonlar harcar, bütün bir ekibi bu amaç uğruuna çalıştırır. Hedefleri, filmde gösterilenleri hissedebilmeni sağlamaktır. Ama mantığımız fantezi ve gerçeği birbirinden ayıramaz.
Bilinçaltımız bu tecrübeleri hafzasına alır ve ileride edineceği bilgileri bu tectübeler doğrultusu da değerlendirir.
Batsın Bu Dünya’ filminde Müjde Ar’la beraber oynamıştı Orhan Baba. Evlatlığı olduğu zengin adamla ve üvey kardeşinin bütün kötülükleriyle nasıl da başa çıkmıştı. Kötülüğe kötülükle cevap vermez Orhan Baba. Ama üstüne gelindiğinde de alttan almaz, kavgaysa kavga, mücadeleyse mücadele... Sırf sazını çalamasın diye parmaklarını bile kırmışlardı o filmde. Yine de pes etmemişti, hayatına mal olacağını bilse de konsere çıkmıştı Orhan Baba... Ama sonunda... Ne ağlamıştım o filmde.