Terahhum eyleyip imdâd kıl bi-çâre hâline
Firâkınla harâb oldu bu dil-hâne eriş ey yâr
(Ey Sevgili Yetiş! Bu gönül evi, ayrılığınla harap oldu, bu çaresiz hâline merhamet gösterip yardım et.)
Şairin yek-âhenk gazelinin bu beytinde de hitap makamı sevgilidir. Bu defa gönül, sevgiliden ayrı olmanın verdiği dert ile harap olmuş bir eve teşbih edilir. Klâsik Türk şiirinde âşık, genellikle ayrılık hâlindedir. Bu sebeple âh ve feryat eder, kanlı gözyaşı döker. Biçareler bile âşığa merhamet eder, ayrılık yarası ona acıyıp kan ağlar. Âşığı hasta eden de bu ayrılık derdidir.
“Hicran, ayrılık” anlamlarına gelen firâk, tasavvufta vahdet makamından uzak kalmayı, visâl hâlinde olmamayı ifade eder. Firâk, sâlikin asli vatanı olan gayb ve ruhlar âleminden ayrılıp bu âleme gelmesiyle başlar. Şair, sevgilinin merhamet gösterip bu çaresiz hâline yardım etmesini diler. Firâkın son bulması demek, sevgilinin visaline ermek demektir.Visal ise ancak, bu alemden o aleme geçmekle mumkün olur.