Dünyanın dert ve tasalarından, Allaha güvenmenin genişliğine firar edin…
Eğer insan her şeyin Allahın kontrolü altında olduğunu unutursa, her sıkıntı onu biraz daha çökertir…
düzeni yok voltamın nisanda mıyız
yemyeşil bir dal kalbime bulaşıyor
duvarlar üstüme yıkılırsa şaşma
içimde firar etmek fikri
aç bir kurt gibi dolaşıyor
beni bu bahar vururlarsa şaşma
Her dudakta aynı rezil şikâyet: Yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? Hayır, onlar Türkiye'nin insanından şikâyetçi. İnsanından, yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını “yaşanmaz”laştıranlardır. Türk aydını, Kitâb-ı Mukaddes'in Serseri Yahudisi*... Hangi Türk aydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kabil kompleksi.
Eski edebiyatta trajedi ve roman olmadığı malumdur. Acaba bu tesadüfi bir hadise midir, yoksa, din ve hayat görüşü ile ilgili midir? Eski edebiyatta trajedinin bulunmamasının mühim amillerinden biri örnek yokluğu olmakla beraber bir başka sebebi daha vardır: o da tasavvufun, hayatın trajik bir surette idrakına engel oluşudur. Tasavvuf, büyük ve vecdi bir firar kapısı idi. Hayatın çerçevesini genişletiyor,belki de onun dışında sadece istiğrak, içineyse kalenderce yaşamayı temin ediyordu.