Siz Musa mısınız ki, Firavun karşısında asayı yılan edesiniz; Yunus musunuz ki siz, bir balığın karnında ömür tüketesiniz; siz İbrahim misiniz de ateşe girip can vermeyesiniz; İsmail misiniz siz ki bıçak kesmeye boynunuzu? Siz kimsiniz bilmezsiniz, bilemezsiniz. Siz 'halifemdir' denensiniz, dağların çekemediği yükü yüklenensiniz. Alpsiniz, erensiniz siz; kılıçsınız, kalemsiniz siz. Yunus değilseniz, Musa değilseniz, İsmail değilseniz ve İbrahim değilseniz en azından bir karınca kadar olun da su taşıyın susuz kalmış gönüllere. Bir kişiyi suya kandırın canlar. Zira çok ötelerde yana yana sizi bekleyenler var.
Cenab-ı Halil:(Hz. Ibrahim) -Saadet, çalışmak, kazanmak ve kazancını hemcinsiyle paylaşmaktadır. Cenab-ı Kelim:(Hz. Musa) _ Saadet, nefsini firavun ihtirasattan kurtarmaktadır. Cenab-ı Adem:
Reklam
Musa Peygamberin bir Mısırlı olduğu fikri çok da şaşırtıcı değil. Freud bundan zaten bahsetmişti . Aslında Musa Peygamber muhtemelen Mısırlıydı . Moses son eski Mısır diline aittir ve oğul ya da çocuk anlamına gelir. Firavun Tutmose ‘da olduğu gibi. Ptahmose’ta , hatta Ramses’te de. Aynı hece ..
Sayfa 195Kitabı okudu
Fir'avun, gördüğü bir rüya üzerine İsrail oğullarından doğan erkek çocukları öldürtüyordu. Çünkü kendisine Mısır'ın bu doğan çocuklardan birinin elinde mahvolacağını söylemişlerdi. Fir'avun ebelere şiddetli emirler vererek doğan çocukları getirtiyor ve kestiriyordu. Gebe kadınlar ne yapacaklarını, yavrularını nasıl saklıyacaklarını şaşırmışlardı "Fir'avuna sen nesli kurutacaksın" dediler O da: Bir sene doğan çocukları öldürttü. Ertesi sene bir müddet böyle geçti. Musa Peygamber bu öldürme senesinde dünyaya gelmişti. Annesi ne yapacağını bilmiyordu. Cenab-ı Hak tarafından vahy ile onu bir sandık içinde sarıp sarmalayıp Nile bırakması ve korkmaması bildirildi. Anne, yavrusunun ne olduğunu bilemediğinden üzüntü içinde idi. Halbuki Nil, çocuğu doğru yeşillikler içinde bulunan Fir'avunun köşküne götürmüştü. Sahilde yıkanan cariyeler sandığı görünce alıp Fir'avunun karısı Asiye'ye götürdüler. O da çocuğu görünce yüreği şefkatle çarptı. ve onu büyütmeyi üzerine aldı. Firavun çocuğu görünce "Belki başıma belâ olacak çocuk budur" diye onu kestirmek istedi ise de Asiye korudu. Çocuk hiç bir sütananın memesini kabul etmiyordu. Bu sırada meraktan çatlayan annesi, Musa'nın kız kardeşini saraya yollar. Kız saraydakilere: «Ben size bir süt anası sağlık verirsem onu korumayı üzerinize alırmısınız?» der. Onlar bu teklifi memnuniyetle kabul ederler: Gelip, olanı biteni annesine söyler» Mûsa'nın annesi saraya gidipte çocuğunu görünce sevginin şiddetinden ve işin dehşetinden az kalsın: «Bu benim oğlumdur!» diyecek olur. Fakat Allah korur da, demez.
Sayfa 419 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okuyor
Hz. Yusuf hikayesinden bahsetmiştik. 11 kardeşten en küçükleri olan Bünyamin dışındaki kardeşleri birlik olup Hz.Yusuf'u kuyuya atmıştır.Yıllar sonra Hz. Yusuf babası Hz.Yakup ile birlikte kardeşlerini de Mısır'a aldırmış, orada yaşamalarını sağlamıştır. İşte bu kardeşlerden zuhur eden kavimler İsrailoğulları kavmini (Yakupoğulları) oluşturmuşlardır. Birbirleri ile bir türlü geçinemeyen, her defasında hır gür çıkaran bu kavimler, yine kendi kitaplarındaki anlatıma göre Kızıldeniz'den geçerken dahi Hz. Musa'yı üzmüşlerdir. Hz. Musa Kızıldeniz'i geçip Firavun'un zulmünden kurtulmak için suya yöneldiğinde asasını suya dokundurmuş ve önünde devasa bir kanal açılmıştır. Sular adeta kenara çekilmiş bir duvar gibi durmuş, ortada boş bir yol oluşmuştur. İsrailoğullarının bu kanal ile karşı sahile çıkıp kurtulmak için bir an önce buraya yönelmeleri gerekmektedir. Ancak böyle olmaz. Her bir kavim, bir diğer kavmin geçeceği bu yoldan geçmeyeceğini, kendileri için ayrı bir yol açılmasını ihtar eder. İsrailiyyat kaynaklarına göre Hz. Musa asasını suya 12 defa dokundurmuş ve açılan her bir yoldan ayrı bir İsrailoğlu kavmi geçerek kurtulmuşlardır.
Sayfa 31 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
İnsan nefsi övülmek, en iyi olmak, en üstün olmak ister, bununla mutlu olur..Bu yüzdendir ki, övünecek ilmi olmayanlar da kendileriyle övünmek adına bu yolu bulurlar...Kendinden üst insanları bulurlar ve kusurlarını ortaya dökerler.. O üst olan kişi küçük duruma düşüncede onun nefsi beslenir ve büyür, hoşnut olur.. Çünkü artık o kusurludur ve kendisi ondan daha iyidir.. İşte bu onların ilmidir.."kusur bulma ilmi"... ilmi olanlara içten içe haset besler ve onlarda kusur ararlar.. Sonra ilmi olanları küçük düşürüp ve yine aslında kibrin en büyüğünü kendileri yapmış olurlar..Demem o ki, bir kişi varolan bir hatayı görüp hatta bir kibri görüp, bunu aşikat ederek bundan rahatsızlık duymuyorsa eğer, asıl nefsini besleyen ve kendiyle övünende o dur.. Kendini başkasından tevazulu bulmak en büyük kibirdir . En tehlikeli insan budur ki, o, kendinde varolan bu gizli kibride farkedemez.. Dinimizde her zaman yumuşak üslup emredilmiştir.. Firavun kadar kendiyle övünen biri mi karşınızdaki ? Sanmıyorum...Allah-u Te'ala Hz. Musa'ya şöyle vahyetti ki.. " Ona yumuşak ve gönül alıcı sözler söyleyin. Belki o, böylece aklını başına alır veya hiç değilse biraz korkar.. ” Taha Sûresi 44.ayet.. Firavun'a uygulanan muamele ve üslup dahi böyle güzel olunca, daha başka kimse "ağır bir hitabı" hakedecek kadar kötü değildir .
vera
vera
Reklam
Zulme Karşı Direnen Peygamber (Firavun,Samiri Bel'am)
Bu cüzde Hz. Musa dönemi uzunca anlatılır. Özellikle Hz. Musa'ya düşmanlık eden üç insan üzerinden durulur: Bunlar Firavun, Samiri ve Bel'am'dır. Bu kişilerin kendilerinin sembolik anlamları vardır. Firavun; zalim bir yönetimi, Samiri; insanlara put üreten ve Allah'tan uzaklaştırmaya çalışan şeytani teknolojiyi ve Bel'am
Ona göre, yeryüzüne gelmiş en hayırlı dört kadından biriydi o. Diğer üçü ise; Hz. İsa' nın annesi Hz. Meryem, kızı Fatıma ve Firavun'un Hz. Musa'ya iman eden eşi Hz. Asiye...
Rabbimiz,Tâhâ,44’de Hz.Musa ve kardeşi Hz.Harun Peygambere
"Gidin o Firavun 'a yumuşak söz söyleyin, belki yola gelir!" buyurmaktadır. Konuşurken karşımızdaki kişi Firavun' dan daha mı zalim? Yoksa sert konuşan bizler, Peygamberlerden daha mı üstünüz ki sert konuşuyoruz? Hâşâ!
Beni İsrail'in o günkü müminleri böyle bir durum ortaya çıkmış olmasına rağmen "Çocuk doğurduğumuzda Firavun gelip onu öldürecek, o zaman doğurmayalım." demedi. İşte bu tevekkül, sarayda yetişecek çocuğu ortaya çıkardı. Eğer onların böyle bir tevekkülü olmasaydı kim bilir netice nasıl olurdu. "Doğuracağız." dediler, ölecek çocuklar doğurdular. Bu çocuklardan biri olan Mūsa, Allah'ın annesine ilham etmesiyle sandığa kondu ve Nil'in sularına saliverildi. O anda da Asiye annemiz sarayın kenarında hanımlarla oturuyordu ve sandık ayaklarının önüne geldi. Aynı zamanda Musa, kelime anlamı itibariyle sazlık alan anlamına gelir ve orada bulunduğu için bu isim verilmiştir.
Reklam
Beşeriyet derin bir ah çekti ve: -Doğru, Doğru!.. Lütfen bana söyleyin, merhamet edin. Madem ki hayattan tiksiniyorum, ama onsuz da yapamıyorum. Öyleyse saadetin ne olduğunu bana söyleyin, dedi. O sırada başkan geldi. Meseleyi anladı ve oradakilere: -Haydi bakalım, şu zavallının sorusunun cevabını verin! dedi. Oradakilerin bazıları şu
İki kral ve bir peygamber (2. Cüz Filistin için cihad)
Bu cüzde İsrailoğullarının ahlaki problemlerinin yanında ibadet ve sosyal hayat ile ilgili Allah'ın hükümlerini terk etmeleri gündeme gelir ve bu konuda Müslümanlar da uyarılır, İsrailoğullarının hatalarına düşmemeleri istenir. Sonra cihadla ilgili hükümler zikredilir (Bakara, 2/243-244). Bu bağlamda o dönemin Müslümanlarına Filistin bölgesinin kurtulması için cihad emredilir ve onların tepkileri/davranışlarını açıklamak için üç insan anlatılır, Hz. Musa sonrası dönemde Filistin bölgesinde yaşayan bu insanlar; Tâlût, Câlût ve Hz. Davud'dur. 1. CÂLÛT (GOLYAT) İsrailoğulları, Hz. Musa döneminde Firavun'un zulmünden denizin yarılması gibi mucizelerle kurtuldular. Daha sonra kendilerine Filistin bölgesine gidip cihad etmeleri emredildi. Çünkü o anda kendileri Müslüman'dı ve Filistin putperest bir topluluğun eline geçmişti. İsrailoğulları nankörlükleri ve korkaklıkları sebebiyle emredilen cihaddan kaçtılar ve bu sebeple Mısır'da çöllerde kırk sene zillet içinde yaşamaya mahkum oldular (Tih olayı). Bu korkak nesil değişip yeni/genç bir nesil geldikten sonra Filistin tekrar alındı. Ancak bir süre sonra Amalika kabilesi tarafından büyük bir kısmı işgal edildi. Amalikalıların başlarında iri yarı ve zalim bir kişi vardı. İsmi Câlût idi.
Her Kadir Gecesi bir dönüşüm anıdır. Ya Ali bu gece ne yapalım? Cenabı Hakk’ın kudretini düşünün.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.