Ortalıkta Atatürkçülük dendi mi, herkes aslan kesiliyor ama, Mustafa Kemal'in ekonomik bağımsızlık, sanayileşme, bağımsızlık ve özgürlük konularında söylemiş oldukları kimsenin kafasını kurcalamıyor.
Bence Kemal Paşa, iktidarın yapısal niteliğini değiştirdiği için önemli bir devrimcidir, 'mazlum milletler'e karşı azgın saldırganlığını sürdüren emperyalizmle boğuştuğu için de yaman bir Üçüncü Dünya lideridir.
Mustafa Kemal Hareketi, Tanzimat'la Mütareke arasında oluşan, ama bir türlü gerçek doğrultusunu bulamayan uluslaşma sürecine gerçek dinamiğini verebilmiş, Osmanlı'nın ümmet toplumundan Türk ulusunu çekip çıkarmıştır, hem de ulusal kuvvetleri (Kuva-yı Milliye), ulusal iradenin (irade-i milliye) buyruğuna vererek! Bir önceki iktidarın hala dinsel nitelikler taşıdığı, hâlâ teokratik bir düzenin üzerinde oturduğu hatırlanırsa, "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesinin ne büyük bir devrim sloganı olduğu şıp diye anlaşılır.
Sosyalist bir devrim değildi elbette bu, olmayı da düşünmedi, Jöntürkler'in (ne yazık ki biraz da Batılı emperyalizm adına) başlatıp da gerçekleştiremedikleri ulusal demokratik devrimin anti-emperyalist bir platformda gerçekleştirilmesinden ibaretti.
Ona göre idarecilerin hata yapma payları diğer insanlara nispetle gayetle düşüktür: "Tanrı azze ve celle katında padişahların işledikleri günahtan daha büyük günah yoktur." Zira sıradan bir insanın yaptığı bir hata sadece kendisine zarar verebilecekken idarecinin bir hatası bir millete mal olabilir.
Şafağın solgun ışıkları gökyüzünü griye boyamıştı ve mağaranın hemen önünde duran aracın gövdesi soluk ışıklar altında gölge gibi duruyordu. Üzerini kaplayan örtü, hatlarını bulanıkaştırıyordu.
Noys, "Bu, Yerküre işte. İnsanlığın sonsuz ve tek yuvası değil. Yalnızca sınırsız bir maceranın başlangıç noktası. Bütün yapacağın, karar vermek. Sana kalmış. Sen, ben ve mağaradakiler, bir fizyozaman alanıyla Değiştirmenin etkisinden korunacağız. Cooper reklamıyla beraber yok olacak; Sonsuzluk ve benim yüzyılımın Gerçekliği ortadan kalkacak, fakat biz, çocuklar, torunlar görmek üzere burada olacağız ve insanlık, yıldızlara ulaşmak üzere varlığını sürdürecek," dedi.
"Sonsuzluk, Gerçeklikteki felaketleri çözerken, aynı zamanda zaferleri de yok ediyor. İnsanlığın daha yüksek aşamalara gelebilmesi için büyük sınavlarla karşılaşması gerekir. Tehlike ve tedirgin güvensizlikten insanlığı daha yeni, daha yüksek zaferler kazanmaya iten bir güç doğar. Bunu anlayabiliyor musun? Sonsuzluk insanı kuşatan tuzakları ve sefaleti bertaraf etmekle onun kendi iyi ya da kötü çözümlerini bulmasını engelliyor, zorluklardan kaçarak değil, zorlukları zapt ederek ulaşılabilecek gerçek çözümlerini,"
Zeka sahibi varlıklarda dışa açılmak, yıldızlara ulaşmak, yerçekimi hapishanesini arkalarında bırakmak gibi içgüdüsel bir arzu mu vardı acaba? İnsanları defalarca gezegenlerarası seyahatler düzenlemeye, Dünyanın yaşanabilir tek yer olduğu bir güneş sisteminin ölü gezegenlerine tekrar tekrar gitmeye zorlayan neden bu olabilir miydi? Sonsuzluğun durmadan uğraştığı yanlış uygulamalara neden olan bu kaçınılmaz başarısızlık, insanın her şeye rağmen bu hapishaneye dönmek zorunda olduğunun bilincinde olması mıydı?
Ulusallığın bir başka belirgin karakteristiği kültürse, özgürlük ve bağımsızlık alanında, 'sistem'e karşı gösterilecek direnişin, kültür alanında da gösterilmesi gerekiyor. Ulusal kültürü, ulusal geçmişten yararlanmadan yaratamayız. Bu da, İnönü döneminde olduğu gibi Yunan/Latin klasiklerini başucu kitabı yapmakla olmaz, tam tersine, Mustafa Kemal döneminde olduğu gibi, Türk Tarih Kurumu'nun, Türk Dil Kurumu'nun, işi ciddiye alıp, ulusal tarihi ve dili, üzerinde çalışacak zemin olarak belirlemesi ile olur. Buysa, içinden geldiğimiz Doğu/İslâm/Türk/ Bizans kültürlerinin, çağdaş yöntemlerle kaynaştırılması, bileşkesinin alınması anlamına gelir.
Bilmem farkında mısınız, sıraladığım bu şeyleri yapmak, yaratıcılığı zorunlu kılıyor. Zaten İnönücülükle Atatürkçülük arasındaki gerçek fark da buradadır. Mustafa Kemal yeni bir ülke yapmayı istiyordu, İnönü ise bu ülkeyi Batılı emperyalist sistemin ülkelerine benzetmeyi.