FItratında bulunan hırs, öfke, haset ve inat gibi keskin ve etkili duygular insana bir hikmete, bir işleve, bir beklentiye binaen verilmiştir. İnsana verilen bu özellikler aynı zamanda onları kullanmak ve gerçekleştirmek için birer emirdir. Allah, kulağı vermekle duymayı, gözü vermekle görmeyi, ayağı vermekle yürümeyi dolayısıyla emretmiş olduğu gibi insana hırsın, öfkenin, hasedin ve inadın verilmesi de ondan bu minvalde bir şeyler istendiğini göstermektedir. Bu güçlü duygularla örülmüş düşmanlık potansiyelini, olumsuz sonuçlara götüreceğinden hareketle yok etmeye çalışmamalı, kendisine hayati bir iş için verilmiş bu yetenekleri heba etmeden, onları veriliş gayelerine uygun kullanarak en kazançlı neticeleri elde etmeye bakmalıdır. İşin aslı, insan benliğindeki bu güçlü duyguları yok etmeye çalışsa da bunu başaramaz, nihayetinde bu mücadelenin mağlubu olur. Öte yandan bu olumsuz görünümlü duygular büyük bir düşmanın varlığından da haber vermektedir. Bu düşman, insanın en büyük mücadele odağı olan nefs-i emmaresi ve şeytandır. İnsan, şayet içindeki bu olumsuz birikimi nefsine ve şeytana yöneltmezse, bu kez kendi vicdanına, ruhuna ve kalbine hatta masum insanlara düşmanlık etmeye başlar. Nefsine ve şeytana karşı bu araçlarla mücadele etmelidir insan, bu araçlarla nefsini ıslah etme süreçlerini yaşam boyu sürdürmelidir.