Pharmacist

Sabitlenmiş gönderi
Günahları için ağlayan kim varsa Kanatlarıyla okşar onu melekler
Kemal Sayar
Kemal Sayar
Reklam
İnsan ve Oruç Oruç, ruhun sesi gelir her yıl Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi Yapılır örülür uçurumları yakan dualardan Ten ruhun avuçlarının içinde Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker İnsan gecesini değiştirir gündüze erer Bir mevsime döndürür zamanını hiç değişmeyen İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden Ey oruç, diriltici rüzgâr, islâm baharı Ey insan ruhuna inip yüce ilham dağından Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına Gün Doğmadan/
Sezai Karakoç
Sezai Karakoç

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bîdâr idi çeşmin ki cihân nâra büründü Gök kubbenin âvîzeleri titredi söndü Alem agılhp sâha-i ümmidime döndü Tüller arasında güneşin vechi göründü Bakdım ona lakin seni sandım seni andım
Bâde-i aşkını âlemde içenler ebeden Mest olurlar da ne kevser ne naîm isterler
Reklam
Olunca çâr-yârın feyz-i tebșiri dile varid "Hilal oldu muzaffer'" fethe bir tarih-i garrâdır.
Vatan ki sevgisi her Müslümâna sine-âradır Onu hfz u hirâset mukteza-yı emr-i Mevlâdır,
Arap, Acem ve Osmanlı edebiyatında Ebced hesabı şudur: Elif: 1, be: 2, cim: 3, dal: 4, he: 5, vav: 6, ze: 7, ha: 8, tu: 9, ye: 10, kef: 20, lam: 30, mim: 40, nun: 50, sin: 60, ayın: 70, fe: 80, sad: 90, kaf: 100, rı: 200, şın: 300, te: 400, se: 500, hı: 600, zel: 700, dat:800, zı: 900, gayın: 1000. İşte bu harfler, kıymet-i adediyyelerine göre yan yana getirilmekle ve tabii ki birçok düşünmek ve üzülmekle tarih tanzim olu nur. Tarihteki harflerin hepsi hesaba dâhilse ona "tâm", yalnız noktalı harfler ta'dâd ediliyorsa [sayılıyorsa] "menkut, mu'cem, mücevher, gevher, güher", bilakis noktasızları sayılıyorsa "mühmel" tabir edilir. Eksik doldurmak ve fazla çıkarmak usûlüne de "ta'miye" denilir.
Feth-i İslâmbol'a nusret bulmadılar evvelûn Feth idüp Sultan Muhammed didi târih âhirûn
Yâre kul olmakla buldum devlet-i hürriyeti İhtiyarımla esâret geldi kendimden bana
Reklam
Belâ-yı aşk ile yanmış, yıkılmışsın yekser Nedir bu hâl-i harabin, vatan mısın a gönül!
Araplarca bir mebde-i tarihî [tarih başlangıcı] olmamakla beraber sene-yi kameriyye on iki ay itibar edilir ve Muharrem sene başı olmak üzere şuhûr-i Arabiyenin [Arap aylarının] bildiğimiz isimleri zeban-zed bulunur [söylenir] idi. Bu on iki Zilkade, Zilhicce ve Muharrem'den ibaret olan dördüne "Eşhür-i ayın Receb. haram" [haram aylar] derler ve onlar içinde cidal ve kıtali [savaş ve kan dökmeyi] fisk u fücur sayarlardı.
Hizmetî mîkun berâ-yı Girdigâr Ba kabul ü redd-i halkânet ce kâr ¹ ¹Hizmeti Allah rızası için yap. Halk kabul veya reddetmiş ne fark eder?
Başlar lemeân etmeğe bir neyyir-i irfân Her lahza ufülin gözedir şebpere-tab'ân³ ³Bir irfan güneşi parlamaya başladığında, yarasa mizaçlılar sürekli onun batmasını beklerler.
Hz. Osman (r.a.) zamanında yazılan mushafa Mushaf-ı Osmanî, onun şekl-i imlâsında Resm-i Osmanî denildiğini biliyordum.
Refik Bey
Beraber bulunduğumuz her iki komisyonda da biraz mevki sahibi olanlara fevkalade tekâpuda [dalkavuklukta] bulunuyor, yüzüne karşı yerlere kapandığı bir adamın gıyabında ise yine başkalarına hulûs çakmak [yaltaklanma] emeliyle dedikodu yapar dururdu. Hüsnüahlâkına [karakterine] miyâr [ölçü] olabilecek bir sözünü nakl ile yetineceğim: Mevkûfen [tutuklu olarak] Ankara İstiklâl Mahkemesine sevk edildiğim esnada benim için ötekine berikine "Görürsünüz, onu mutlaka asarlar!” demiş olduğunu mevsukan işittim. Hâlbuki her iki komisyondaki refakatimiz esnasında kendisine hüsnümuamele etmekten hâlî [güzel davranmaktan geri] kalmamış, Satış Komisyonunda yapılan ilk tensikatta [memur azaltılmasında] alıkonulması için kelimât-ı tayyibe sarfından [güzel sözler söylemekten] geri durmamıştım. Bu kadar yetişir.
Resim