Bizim İmparatorluk
Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.
Sayfa 42 - Pozitif YayınlarıKitabı okuyor
... sessizliği Şehzade Selim bozdu. “Biraz önce Şah’a söylediklerin için,” dedi tuhaf, kalın mantolu arsız yabancıya, “canından olabileceğini biliyor musun?” Mogor dell’Amore (aslında pek de öyle hissetmemesine rağmen) küstahça, hiç çekinmeden cevap verdi. “İnsan bu şehirde bu nedenle ölebiliyorsa,” dedi, “zaten yaşanmaz bir şehirde yaşamaya çalışıyor demektir..."
Reklam
Doğu’da erkekler ve kadınlar çok çalışır, iyi kötü birer yaşam sürdürür, onurlu ya da onursuz ölümleri tadar, muhteşem sanat eserleri yaratılmasına, muazzam şiirler yazılmasına, muhteşem müzikler bestelenmesine vesile olan, bir miktar teselli ederken bolca kafa karışıklığı yaratan dinlere inanırlardı. Oysa bu masalsı Batı diyarlarında yaşayan insanlar, salgın hastalıklar gibi memleketlerini kavurup geçen, birdenbire her şeyi değiştiren kitlesel histeri nöbetleri geçirmeye meyilliydiler.
Sayfa 404Kitabı okudu
Ölmeden önce yiğitliğin ne denli boş olduğunu öğrenmeyen kahraman olmaz
Sayfa 284Kitabı okudu
Dünya bir köprüdür üzerinden geçin ama mesken kurmayın
Davud, Akademi Galerisi, Floransa, 1504
Soderini, bir sabah saraydan çıkıp durmuş, aşağıdan yukarıya doğru heykele bakarak, sanatçıya şöyle demişti: "Michelangelo, bana burnu çok büyükmüş gibi geliyor." Heykeltıraş, sancaktarın yanlış bir noktada, heykelin tam altında durmuş olduğunu ve perspektifin onu yanılttığını hemen fark etmiş, ama hiçbir şey söylememişti. Sol eline bir avuç mermer tozu alıp dev heykelin başına kadar merdivene çıktı. Yontuyormuş gibi yapıyor, küçük mermer parçalarından ve mermer tozundan birazını Soderini'nin başına düşecek şekilde bırakıyordu. Soderini, mermer parçacıkları ve tozu yüzüne gelmesin diye, birkaç adım yana kaydı. "Sayın Soderini," diye sordu bir süre sonra Michelangelo, "şimdi nasıl oldu?" "Tamam, şimdi içime sindi. Yeniden yaşam verdin heykele."
Sayfa 61 - Davud, Akademi Galerisi, Floransa, 1504
Reklam
"..ve kutlu olsun ilk tatlı dert Aşkla bütünleşince duyduğum ve beni delen yay ve oklar ve yaralar, kalbimi bulan." Petrarca -Canzoniere
On altıncı yüzyıl İtalya'sında Floransa veya Napoli gibi bir şehir devletine hükmeden bir prens olduğunuzu hayal edin.
Günümüzde, artık bir zamanlar Floransa'dan Roma'ya yolculuk etmenin ne anlama geldiğini fark etmiyoruz. Posta arabalarıyla, daha doğrusu sekiz saatte bir atların değiştirildiği at arabalarıyla yapılan Floransa-Roma yolculuğu, altı yedi gün sürüyordu.
Sayfa 44
Floransa ile Patagonya arasında kararsızım.
"Kalbimi alıp uzaklara gitmek istiyorum."
Sayfa 96 - Şule Yayınları, 99. Baskı: Mart 2017, İstanbulKitabı okudu
Reklam
"Eğer yaratamıyorsanız icra edersiniz ve eğer icra edemiyorsa­nız da öğretirsiniz:' Klasik piyano eğitimime başladığım Eastman Müzik Okulu gibi konservatuvarların mottosu budur. Ben de beste yapmayı ya da bir piyanist olarak para kazanmayı beceremediğim için Harvard'da yüksek lisans yaptım, doktora derecesi aldım ve klasik müzik tarihi alanında araştırmacı ve öğretim görevlisi, yani bir müzikolog oldum. Sonra Yale'de iş buldum ve klasik müziğin 3B' s ini; Bach, Beethoven ve Brahms'ı öğretmeye başladım ama karşılaştığım en çarpıcı karakter bir M oldu: Mozart. Mozart tuhaf, tutkulu, haylaz ve de son derece yetenekli biriydi; eşsiz besteler ya­ pıyor ve düzgün bir insana benziyordu. Floransa'ya yaptığım gezi­ler beni şehrin öz çocuğu Leonardo da Vinci'yi araştırmaya itti. Çok geçmeden hem Leonardo'nun hem de Mozart'ın dehayı mümkün kılan ortak özelliklere sahip olduklarını fark ettim: Olağanüstü bir doğal yetenek, canlı bir hayal gücü, geniş bir ilgi yelpazesi, hayat ve sanata dair geliştirdikleri ya hep ya hiç yaklaşımı. Bu ortak özellikler başka kaç dahiyi kapsıyor olabilir? Listeye Shakespeare, 1. Elizabeth, van Gogh ve Picasso'yu da ekleyin.
Floransa'yı, Paris'i, Londra'yı, New York'u bir düşün. Bu şehirleri ilk defa ziyarete giden hiç kimse onlara yabancı olmuyor, onları tablolarda, romanlarda, tarih kitaplarında, filmlerde falan görmüş oluyor. Ama bir şehir bir sanatçının dilinden anlatılmamışsa, o şehrin sakinleri bile zihinlerinde, hayallerinde orada yaşamıyor demektir.
Sayfa 268 - Metis YayınlarıKitabı okudu
O gün gelmesin:)
Sevgilim , benim olmayacağım güne kadar benimsin.
Sayfa 429Kitabı okudu
Kasaplar,fırıncılar ,duvar ustaları ,fahişeler.Böyle insanlar her zaman kalacak yer ve iş bulurdu.Beceriler taşınabilirdi, ama toprak taşınamazdı.
Sayfa 425Kitabı okudu
Susuz birer hiçiz.Bir imparator bile sudan mahrum kalınca toza dönüşür.Gerçek hükümran sudur, Bizler de onun köleleriyiz.
Sayfa 423Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.