Floransa Büyücüsü, Salman Rushdie'den okuduğum ilk eser oldu. Yazarın namını önceden duymuştum tabi bende. Bu kitabı diğer kitaplarına göre daha 'masum' diyebiliriz. Şeytana taptığı iddia edilen yazarın bir dönem İran tarafından ölüm tehditleri alması da olayın boyutunu ortaya koyuyor. Ben, yazarları hayat görüşleri çerçevesinde
"Tebaasının yarı ilahî bir mertebeye yükselttiği bir hükümdar olmak buysa, sıradan bir insan olmak da aynı şeydi; değişimlerin üstesinden gelip hayata devam edebilmek."
"...imkansızı vazife edinen kişi her gün ölümün yanı başında yolculuk eder, seyahati, kendini arındırmanın, ruhunu kuvvetlendirmenin yolu olarak kabul eder..."
"Düşünceler denizin gelgitlerine veya ayın evrelerine benziyordu; ortaya çıkar, uygun zaman içinde yükselir ve gelişir, derken alçalmaya başlar, kararır, büyük çark döndüğü zaman yok olup giderlerdi."
"Kaybedilenlerin kıymetini, kaybetmeyi, yenilgiyi kabullenmenin ruhu nasıl arındırdığını, vazgeçmeyi, arzu edilen şeye sıkı sıkı tutunma tuzağından sakınmayı ve genel olarak terk edilmişliği, özellikle de babasızlığı, babaların eksikliğini, babasızların eksikliğini ve eksik olanların fazla olanlar karşısındaki en iyi savunma silahlarını öğrendi: manevi güç, sağduyu, kurnazlık, tevazu ve göz ucuyla bakınca çevrede olan biten her şeyi seçebilme meziyeti."
" 'Floransalısın,' dedi genç adama, 'dolayısıyla hükümdarların en yücesi olan insan nefsinin hâkimiyetini bilirsin, dindirmeye çabaladığı ihtirasları tanırsın; güzelliği, kıymeti ve aşkı nasıl arzuladığını anlarsın.' "
"Dışadönük bir kişiliğe sahip olmayı haklı kılan tek gerekçe kudretli olamak mıdır?" diye düşünen yolcu kendi sorusuna cevap veremedi, fakat aynı hususta güzelliğin de mazeret kabul edileceğini umuyordu, çünkü letafeti şüphe götürmezdi ve görünüşünün kendine özgü bir gücü olduğunu biliyordu.”