"Ölümün kesin olacak olması her yaşama leziz, hoş kokulu bir damla gamsızlık aşılayabilirdi ve siz harika cezacı ruhlar onu bütün yaşamı iğrençleştiren kötü tatta bir zehir damlasına çevirdiniz."
- F.W. Nietzsche
Galileo Galilei
W. A. Mozart
Leonardo Da Vinci
Albert Einstein
Walt Disney
John Lennon
Winston Churchill
Henry Ford
Louis Pasteur
Jules Verne
Thomas A. Edison
Agatha Christie
John F. Kennedy
Ludwig W. Beethoven
A. Graham Bell
Steve Jobs
Çoğumuz, Latin Amerika'nın kıvrak futbolunu Avrupa'nın sert ve mekanik futboluna tercih ederiz... Bu iki olgu arasında bir bağlantı olmalıdır. Almanların sert, disiplinli ve hiç aksamayan oyunu için "ruhsuz" sıfatının kullanıldığını pek işitmedim: Gayretli bir futboldur. Ama bu gayretin böceksi bir nitelik taşıdığını görmezden gelemeyiz: "Zengin" sıfatının kullanıldığını da hiç işitmedim. Her şey, bunaltıcı bir asgaride tutulmuş gibidir: F.W.Taylor'un, fabrikalarda iş verimliliğini artırmak amacıyla, işçilerin hareketlerini çözümleyerek ve bölerek elde ettiği en küçük birimleri anımsatır. Bütün Avrupa futbolunun böyle olduğunu öne sürmek yanlış olur belki: Klasik İngiliz futbolunun daha geniş, hatta daha cömert üslubunu hâlâ unutamayanlar vardır. Ama orada bile tek amacın ne pahasına olursa olsun galip gelmek, oyundan sağ çıkmak olduğunu düşündüren bir katılık vardı: Oyundan sonra yenilgiyi sportmence kabullenseler bile bu kabullenişin türevi olan yumuşaklığı, kıvraklığı ve neşeyi oyunun içine alamıyorlardı.
Avrupa futbolunu "böceksi" terimiyle tanımlarsak, Latin Amerika ve özellikle Brezilya futboluna "bitkisel" sıfatını yakıştırmamız gerekir. Ama "bitkisel yaşama girdi" sözünün içerdiği bitkisellik değildir buradaki: Tropik bir bitkiselliktir: Daha zengin, hatta "lüks" bir futbol tarzı: Amaca ulaşmak için mutlaka gerekli olmayan ama oyuna zarafet katan düzen ve hareketlerden oluşan bir üslup.