NOT : Başka okuma planlarınız varsa onlara yönelmeniz ya da bu kitabı okumak istiyorsanız ertelemeniz yararınıza olabilir.
Aslında güzel anlatılmış , kaynakçası bol bir kitaptı. Yapmış olduğu alıntılar dikkat çekici. Fakat duygu olarak ne yazık ki kendinizi kötü hissediyorsunuz. Çünkü milletiniz için savaşanların esir olması kanınıza dokunuyor. Tabi ki hissettirdiği kötü duygulardan dolayı sizden bu kitabı erteleyebilirsiniz gibi bir uyarıda bulunmuyorum. :) Hissedin kahpelikleri , Ordumuzun her zaman iyilik sever ve merhametli oluşunu , düşmanların bizim hakkımızdaki şaşkınlığını... Fakat kitapta 1600'lü yıllardan başlayarak ve karmaşık şekilde olan anlatma girişimini çok başarılı bulmadım. Ayrıca güvenilir olsun diye dünyalarca isim yazılmış. Bu kadar detaycı olması güzel ama bir yere kadar... Başka alternatifleriniz varsa onlara yönelmeniz güzel tercih olur :) söylemeyi unuttum kitabın sonunda harika fotoğraflar var. Çok belli olmuyor ancak fotoğraf makinesinin fotoğraf makinesi olduğu o zamanlarda insanların çok ciddi bir işi yapıyor gibi görünmesi , fotoğrafa olan saygıyı gösteriyor. En beğendiğim kısım bu olmuştu. Keyifli okumalar dilerim
Bernhard bu eserinde yine ciddi konulara değinmiş. Aslında onda ben şahsen sürekli bir eleştiri havası seziyorum. Daha doğrusu sorgulayıcı bir eleştiri. Bir şeyi yapıyorsak bunu neden yapıyoruz ve neden yapalım ki? Yüzlerce yıldır doğru kabul edilip süregelmiş şeylere bile Bernhard okuduktan sonra en büyük kuşku ile bakar hale geliyorsunuz. Ama
Bakmayın İstanbul'da buluştuğumuza, Doğu'daydı kalplerimiz o gün. Bakmayın bedenlerimizin faniliğine, Doğu'daki çocuklarla birlikte biz de öldük o gün.
Umursamazlık, vurdumduymazlık, çaresizlik, soğuk, ölüm, şiirsel betimlemeler ile romanın birleşimi temaları altında ortaklıklar yakaladığımız bir kitap olan
Daha başta “Dokuz sekizlik sevdaların sahibi ben; isimleri Meriç ve Tuna olan deniz gözlü çocukların diyarından, kömür gözlü Dicle ve Fırat’ların memleketine gidiyorum...” demiş yazar. Anlamışsınızdır bu harika cümlenin meramını.
Edebiyat, özellikle de gezi yazılarında uzun uzun tasvir yapmayı bırakalı çok oldu. Kelimelerden alınmış görev,