Ölen bebeyi, kefensiz gömülen bebeyi mezarından çıkar, çek fotoğrafını kapanmış gözkapaklarının, erimiş dudaklarının, şişmiş karnının, yolla...
Fotoğraf demek uygarlık demek.
Tüm uygarlıkların üstüne sıçtığım burda, bu uygar aygıtı al, bul buluştur, içine filmini yerleştir, objektifini ayarla, karanlık odaya gir, binlerce metrekarelik fotoğraflar bas, siyah-beyaz, binlerce metrekare büyüklüğünde, kesilip yan yana yapıştırıldığında, zavallı bir insanlık freskini oluşturacak olan fotoğrafları yolla, yalnız sana bunu öneren sevgiline değil, tüm tanıdıklarına, tüm insanlara, uygarlığın ortasında yaşayan tüm insanlığa yolla ki, duvarlarını bu güzel görünümle, bu çağdaş freskle kaplasınlar ve içinde bulundukları durum için Tanrılarına yatıp kalkıp şükretsinler, adaklar sunsunlar.
Yaşasın fotoğraf!
Yaşasın bana bunları yazdıran sevgilim!
Yaşasın içine sıçtığım uygarlıklar!
Onlar için yaşasın!..
Tanrım! Çıldıracağım. Kim bana bu mektupları yazan? Beni tanıdığını, beni bildiğini, beni beklediğini söyleyen? Ömrümde fotoğraf makinem olmadığını bilmeyen?
Ama önerisi hiç de aptalca değil. Bir an düşündüm. Yetersiz sözcüklerinle anlatacağına, çek fotoğraflarını yolla. Ben buyum de. Burada yaşıyorum de. Çocukları anlatacağına portrelerini çek yolla. Yetinme, ellerinin ve ayaklarının fotoğrafını çek ve yolla. Karların üstünde, şahrem şahrem yarılmış, pabuçsuz, çoraksız ayaklarının fotoğraflarını çek yolla. Köpeklerin resmini çek yolla. Çıplak, ağaçsız dalların fotoğrafını çek yolla. Ölen bebeyi, kefensiz gömülen bebeyi mezarından çıkar, çek fotoğrafını kapanmış gözkapaklarının, erimiş dudaklarının, şişmiş karnının, yolla...
Fotoğraf demek uygarlık demek.
Fotoğraf uygarlık demek
Tüm uygarlıkların üstüne sıçtığını burda, bu uygar aygıtı al, bul buluştur, içine filmini yerleştir, objektifini ayarla, karanlık odaya gir, binlerce metrekarelik fotoğraflar bas, siyah
beyaz, binlerce metrekare büyüklüğünde, kesilip yanyana yapıştırıklığında, zavallı bir insanlık freskini oluşturacak olan fotoğrafları yolla, yalnız sana bunu öneren sevgiline değil, tüm tanıdıklarına, tüm insanlara, uygarlığın ortasında yaşayan tüm insanlığa yolla ki duvarlarını bu güzel görünümle, bu çağdaş freskk kaplasınlar ve içinde bulundukları durum için Tanrılarına yatıp kalkıp şükretsinler, adaklar sunsunlar.
Fotoğraf demek uygarlık demek.
Tüm uygarlıkların üstüne sıçtığım burda, bu uygar aygıtı al, bul buluştur, içine film yerleştir,objektifini ayarla, karanlık odaya gir, binlerce metrekarelik fotoğraflar bas, siyah-beyaz, binlerce metrekare büyüklüğünde, kesilip yan yana yapıştırıldığında, zavallı bir insanlık freskini oluşturacak olan fotoğrafları yolla, yalnız sana bunu öneren sevgiline değil, tüm tanıdıklarına, tüm insanlara, uygarlığın ortasında yaşayan tüm insanlara yolla ki, duvarlarını bu güzel görünümle, bu çağdaş freskle kaplasınlar ve içinde bulundukları durum için Tanrılarına yatıp kalkıp şükretsinler ve adaklar sunsunlar.
Yaşasın fotoğraf!
Yaşasın bana bunları yazdıran sevgilim!
Yaşasın içine sıçtığım uygarlıklar!
Onlar için yaşasın!..