Eski Yunanlıların varoluş sanatıyla yeniden ilişki kurarak ,sahici biçimde özgüleştirici bir yöntem önerir.Varoluş Estetiği dediği şey (özenin iktidara direnme hakkından ziyade ,asla kökü kazinamayacak bir direniş potansiyeline dayanır) itirafsiz haklılaştirmasız bir hakikat cesareti vaat eder.Hakikat ancak kendini olumlama olabilir. Özne itirafın yabancılaştırmasına, kendini tanıtma zorluğuna teslim olmayarak, kendini özne olarak ortaya koymayı öğrenir. Böylece, tabiiyet formlarına, başkasının dayattığı
bir kendilik imgesinin neden olduğu ezikliğe karşı mücadele edebilir. Suçlu ya da masum sıfatlarından bağımsız bir biçimde, kendisiyle hakiki bir ilişki kurarak söylem içine yerleşir. Öznenin hakikati ifadesi, özneleşmesi, özgürleşmesinin bir uğrağı olur. Hakikat cesareti etiği ya da varoluş este-
tiği (Michel Foucault'nun siyaseti budur) 19. yüzyılın dandizmini yinelemekle yetinmez. İtirafı kendiliğin uygulanmasına dönüştürür, kendi dönüşümüyle var olma tarzına dönüştürür. Her türlü tahakküme karşı en üst derecede siyasal
bu meydan okuma, başkalarının olmasını istediği şeyi üstünden atarak kendi olma egzersizini tanımlar.