... Zira bir annenin kızına söyleyebileceği her şey, kızın annesinin yaptıklarında gördüğü şeylerle anlamını yitirir.
Sayfa 140 - Muhayyel YayınlarıKitabı okudu
"İnsanların en bahtsızı kendisini öyle sananıdır; çünkü bahtsızlık ıstırap çekilen şeylerden ziyade bahtsızlığı artıran sabırsızlığa bağlıdır."
Reklam
Gerçek ve verimli çalışma enerjisi az ama düzenli olan eforla mümkündür. Böyle değilse muhtemelen tembel işidir. Düzenli çalışma, tek hedefe yönelik olmayı gerektirir. Çünkü irade, gösterilen çabanın çokluğundan ziyade tek amaca yönelik olmasıyla kendini belli eder. İşte size çok sık karşılaşılan bir tembellik örneği. Bu kişi nadiren boş durur. Gün boyunca, Brunetière'in Racine üzerine yazdığı, birkaç makalesini, jeolojiyle ilgili bir yazıyı okur. Birkaç gazeteye göz atar, bazı ders notlarına bakar, kompozisyonuna göz gezdirir, birkaç satır da tercüme yapar. Bir saniye bile boş kalmamıştır. Değişik alanlara el atması ve çalışkanlığı arkadaşları tarafından hayranlıkla karşılanır. Ama biz kendisini tembel olarak nitelendiririz. Psikolojik açıdan bu gencin, çesitlilik içeren çalışmaları spontane dikkatinin zengin oldugu anlamına gelebilir ancak iradi dikkatten çok uzaktır. Bu farklı alanlara ilişkin sözde çalışma, irade zayıflığından baska bir şey değildir. Bu ögrenci bize, çok sık karşılaşılan dağınık tür olarak adlandırdığımız bir tembellik örneği sunar. Bu zihin dağınıklığı eğlenceli bir durum gibi olsa da sadece bir gezintiden ibarettir, Fransız yazar Pierre Nicole bu durumu şuraya, buraya amaçsızca konan sineklere benzetiyor, Fransız yazar François Fénelon ise muhteşem bir benzetmeyle şöyle ifade ediyor; "rüzgarlı bir odada yanan mum.”
İnsanın kaderi, mizacından başka bir şey değildir ve bu mizaç daha beşikten çıktığı anda kendini belli eder. İnsanı yaratanın çevresi olduğunu istedikleri kadar iddia etsinler, çevre hiçbir değişiklik yapmaz. Bakkal olmak için yaratılmış adam bir hükümdar soyundan gelse ve Fenelon* tarafından yetiştirilmiş olsa bile gene bakkal olur, çevresi onu bir memleketin başına geçirse de, o gene bakkal gibi düşünür ve duyar. Beriki de, bir süprüntü yığını içinde dünyaya gelmiş, bıçkınlar arasında büyümüş, bütün hayatınca cahil kalmış olabilir, ama o esrarlı döl yatağında düşünce ve yüksek duygu hazinelerini elde etmişse, hep bir düşünür ve yüksek varlık yuvası olarak kalır. İyi adamı, ortamı hiçbir zaman kötü adam ya da bir sefil yapamaz; kukla-adamdan keyfine göre, bir şarap tüccarı ya da ahmak bir avukat yapabilir. Ortamın etkisi beriki üzerinde istediği gibi kendini hissettirebilir; öteki üzerinde elinden bir şey gelmez. Böylece, her iki halde de, hiçbir şey değişmiş olmayacaktır. *François Fénelon, Fransız Roma Katolik başpiskoposu, ilahiyatçı, şair ve yazar. 1699'da yayınlanan Les Adventures de Telemaque [Modern Türk Romancılığını hazırlayan ilk çeviri] adlı kitabının yazarı
“Korku,ağır hastalıklarda kullanılan ağır ilaçlara benzer”
Sayfa 43 - Muhayyel YayınlarıKitabı yarım bıraktı
"İnsanların en hür olanı," dedim, "kölelikte bile hür olabilendir. Hangi memlekette ve hangi şartlar içinde bulunursa bulunulsun, tanrılardan korkmak ve yalnız onlardan korkmak şartıyla insan hürdür. Bir kelimeyle, hakikaten hür adam, her türlü korkudan ve her türlü istekten azade olan ve yalnız tanrılara ve kendi aklına tabi bulunan kimsedir."
Reklam
91 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.