''Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?"
Sözüm ona bağlı olduğunuz kurallar nedeniyle, doğal olarak size acınmasını istemiyorsunuz çünkü kuralların koyulma sebebi gurur ve kibirden başka bir şey değildir ("bedelini ödeyen benim") ama yine de kurallarınızın test edildiği durumları tartışmaya bile gerek yok. Bu durumda sadece sessizce eliniz öpülür. Ben sizin kurallarınıza inanıyorum ama hayatınız boyunca bir lanet gibi acımasızca üzerinize çökerek hayatınızı etkileyebileceğine inanmıyorum. Bu bir içgörü elbette ve gideceğiniz yolda size eşlik edecek bir içgörü ve bu yolun sonu yok.
Almanca benim ana dilim ve bana daha doğal geliyor ancak Çekçenin daha çok duygulara hitap ettiğini düşünüyorum, bu yüzden sizin mektuplarınız birçok belirsizliği ortadan kaldırıyor. Sizi daha net görebiliyorum, bedeninizin ve ellerinizin hareketleri çok çabuk ve kararlı, sanki bir buluşmada yüz yüze gibiyiz, mektubunuzun ortasında yüzünüzü görebilmek için gözlerimi kaldırdığım zaman -Ne hikâye ama!- yangın başlıyor ve ben ateşten başka bir şey görmüyorum.
''Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?"