Bu bir sene içinde, birkaç defa, kendimi zapt edemedim, ağladım. Fakat bunların hiçbirisinde bu gece gözkapaklarımın içini yakan yaşlardaki acılık yoktu. O vakit, sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece gönlüm ağlıyor.
“Ailen kim?” diye sordu dişlerinin arasından.
“Boleyn.”
“Akrabaların?”
“Howardlar.”
“Evin?”
“Hever ve Rochford.”
“Krallığın?”
“İngiltere.”
“Kralın?”
“Henry.”
“O zaman onlara hizmet et. Ve aynı bu sırayla. Bu listede bir kerecik olsun İspanyol kraliçesinin adı geçti mi?”
“Hayır.”
“Bunu unutma.”
Bahçede kuru bir ağaç vardı. Fırsat buldukça oraya tırmandığımı ve tehditlere kulak asmadan teneffüs sonuna kadar daldan dala atladığımı gören muallim bir gün, "Bu çocuk insan değil, çalıkuşu!" diye bağırmıştı. İşte o günden sonra adım unutulmuş ve herkes beni "Çalıkuşu" diye çağırmaya başlamıştı.