L’EXPRESSE: Komünist partisine ne zaman girdiniz?
NERUDA Ben İspanya’da, iç-harp esnasında, Şili konsolosu olarak bulunurken
komünist oldum. Bu benim geçirdiğim politik hayatın en büyük
kısmıdır. Başka memleketlerin birçok yazarlarının olduğu gibi. İspanya harbi dediğimiz faşizme karşı o muazzam direniş hepimizi hayran bırakmıştı. Sonradan bu tecrübe benim için fazladan bazı şeyler daha getirdi. Harpten önce ben bir kaç tanesi hariç sanatkârların sadece cumhuriyetçi olanlarını -yani solcu- tanımıştım. Cumhuriyet ise benim için kültürün, edebiyatın ve İspanyol sanatının Rönesans’ı demekti. Frederico Garcia Lorca bu şiir neslinin temsilcisi idi. Asırlardan beri en şaşaalısı olmak şartıyla. Onun vücudunun imha edilmiş olması benim için bir dram olmuştur. Böylece hayatımın bir bölümü Madrid’de nihayete ermiştir.
L’EXPRESSE Bu şairleri iyi tanımış mı idiniz?
NERUDA-Evet, her gün toplandığımız kahvede hepsini görüyordum. Bilhassa
Garcia Lorca'yı. O zaman daha çok Tiyatro devri idi, tiyatro revaçtaydı. Provalara gidiyor, piyeslere hep beraberce dekor arıyorduk.