DURUM: Bir tavuk, bir yolda karşıdan karşıya geçer.
SORU: Tavuk karşıdan karşıya niçin geçer?
YANITLAR:
RENE DESCARTES:
Yolun öbür tarafına geçmek için.
EFLATUN:
İyiliği için. Gerçek, öteki taraftadır.
ARISTOTELES:
Einstein adeta bu kitapta laboratuvardan çıkıp karşımızdaki koltuğa oturuyor ve çağın toplumsal sorunlarına, güncel olaylarına bir sosyolog edasıyla yorumlar, çözümler getiriyor. Katılmadığım bazı düşünceleri vardı ama o zaten yorumları yaparken doğru söylediği konusunda diretmiyor. Bunlar sadece benim görüşlerim diyor. Ayrıca bilinenin aksine Einstein bu kitapta gayet anlaşılır. :)
Einstein nelere değinmemiş ki, her şeyle ilgili yorum yapmış. Hayatın anlamı, dünya görüşü, zenginlik, din-bilim-toplum ilişkisi, sosyalizm, zenci sorunu, insan hakları, eğitim, savaş ve barışla ilgili derlenmiş denemeler çarpıcı fikirler ve aforizmalarla dolu bir kitap. Ama en dikkat çekicileri ve üzerinde en çok durulanı uluslararası kargaşa ve güç yarışı yerine Einstein'in bir dünya devleti kurulması fikrini sebepleriyle birlikte anlatmasıydı. Ve tabii en çok merak edilenlerden biri: atom bombası. Einstein, yapıştırılan bu yaftayla ilgili de bir şeyler anlatıyor bize. Sadece atom bombası savunması için bile merak edip okunabilir. Bunların yanı sıra eğitim konusunda yetkililere nasihatlar tadında bir deneme ve Freud'a yazdığı mektup da bu kitapta bulunuyor.
En başta da dediğim gibi sanki ben bir konu başlıkları listesi hazırlayıp masaya koymuşum ve Einstein o listeyi alıp bu konularla ilgili düşüncelerini söylemiş. Öyle bir tat aldım.
İyi ya da kötü Einstein'in fikirlerini merak ediyorsanız bilim dışı denemelerinin derlendiği bu kitabı okuyabilirsiniz.
Dünyamıza BakışAlbert Einstein · Alan Yayıncılık · 1990655 okunma
İnsan sadece iki şekilde huzur bulabilir: O yeniden bir hayvana dönüşebilir. O zaman o tek olacaktır, o zaman hiçbir bölünme olmayacaktır, o zaman huzur olacaktır, sessizlik, ahenk... Ve milyonlarca insanın yapmaya çalıştığı şey farklı şekillerde hayvan olmaktır.
Savaş insana yine hayvan olma şansı verir; bu yüzden savaşın büyük bir çekim gücü
Aylak Adam'ın aforizma serisinde sıra Freud'a geldi. 144 sayfadan oluşan kitap aforizmalardan oluşuyor. Kitaplarından, yazılarından alıntılanmış hepsi bir araya getirilerek toplanmış bir eser.
Konu olarak zaten Freud denince akla ne gelebilir ki ? Psikanaliz, rüyalar, cinsellik üzerine o kadar harika cümleleri var ki. Sevmek ve çalışmayı iki ana temel prensip edinmiş yazar ve bize öğütlemiş. Din hakkında aykırı görüşleri var. Gerçekten çok farklı düşünceler sunmuş. Dine kuru kuruya değil araştırarak inanın diyor. Araştırıp yanlış çıkıyorsa, akılla çelişkiliyse inanmayın diyor. Yine Freud deninde Ego, id, süper ego terimleriyle ilgili cümleler mevcut. Tarih bilimini çok önemsiyor ve ders almadan tekrar hayata başlanmamalı diyor. Geçmişi bilmeden gelecek zor...
Psikanaliz yani rüya yorumlamak ve rüya görmenin temelinde neler yattığını anlatıyor. Serbest bir cinsellik olmalı diyor. Ancak bu şekilde baskılardan kurtulunacağını söylüyor. ( ilginç ) Din,sanat ve içsellik üzerine güzel fikirleri var. Çocuk kalmak ve çocuk hevesiyle yaşamanın hayata faydasını anlatıyor; çok benimsedim. Doğal olmak üzerine düşünceleri de çok güzeldi.
Psikoloji, nevroz, intihar ve biyoloji terimleri ile ilgili de pek çok cümleler bulabilirsiniz.
Yine beğendiğim bir aforizma eseri oldu. Farklı fikirler ve yazarın genel kanılarını öğrenmek için bu kitap türü bence bir numara. Tavsiye ederim.
Sigmund FREUD – Uygarlığın Huzursuzluğu
İnsanlığın tüketirken modernleştiğini sanmasındaki büyük hatayı gözler önüne seriyor. Kesinlikle uygarlığa, modernliğe bir de Freud gözü ile bakmak lazım. İnsanlar uygarlığı, mutluluğu ararken bu yolla kendini mutsuzluğa itmektedir.
Freud'a göre “Bize acı getiren uygarlık üç kaynaktan besleniyor. Doğanın gücü, bedenin zayıflığı ve sosyolojik normlar. Kişi sürekli kendini frenleyerek çoğu zaman kendinden başka kalıba girerek uygarca davranmaya çalışırken başkalaşıyor, bu kişilerle de huzursuz toplum yaratılmış olur.”
Aslında özgürlük kavramı daha uygarlık yokken vardı. Yani ilk bireylerden itibaren. Sadece değeri yoktu, varlığı hiçlik-yokluktu. Ne zaman ki uygarlık adı altında esaret dönemi başladı işte o zaman özgürlük kavramı önem kazandı, kendine sıfat buldu. Ellerimizle yok ettik özgür bireyler olmayı. Bunu da Freud resmen bu eserinde gözümüze gözümüze sokuyor. (Biraz kaba şekilde yorumladım ama bu son kısmı daha farklı anlatamazdım. Evet resmen gözümüze gözümüze sokuyor...)
Bu eserde her şeye değinmiş aslında Freud ve diyor ki Freud; "Acıya karşı en korunmasız olduğumuz zaman, sevdiğimiz zamandır; en çaresiz olduğumuz zaman ise, sevdiğimiz nesneyi ya da onun sevgisini yitirdiğimiz zamandır." Sevdiklerimizi ve sevdiğimiz şeyleri kaybetmememiz umudu ile...
Başucu kitabım olarak yerini aldı bu eser.
Herkese keyifli okumalar kitapsever güzel insanlar.
Elinize bir alışta okunuverecek derecede akıcı, merak uyandırıcı uzun bir mektup.Yazan "bilinmeyen kadın" on bek dakikalık diyor ama o kadar da değil.Çocukluğundan başlayıp, genç kızlığına süren oradan da ölünceye kadar tek bir adamı seven bir kadının mektubu.Ama kendisine mektup yazılan adamımız ne bilinemeyen kadının ne kendisine hayran çocukluğunu, ne beraber olduğu genç kızı ne de bir gün bardan fahişe sanıp evine getirdiği genç kadını hiç tanıyamaz, hatırlayamaz. Bilinmeyen kadınımızın içini en çok acıtan da bu olur.Bu sebepten kitabı anlatabilecek cümleyi şöyle kurar: "Sana, beni asla tanımamış olan sana."Mektubunda tüm yaşadığı hisleri o kadar güzel anlatır ki.Çocuğu ve çocuğunun ölümü (ikisinin çocuğu) gölgede kalır.
Freud'u seven Stefan Zweig ruhsal incelemeleri, içsel konuşmaları mükemmel yapar.Tekrar söylemiş olayım Stefan Zweig bu güzel yanıyla bana bizdeki Peyami Safa'yı anımsatıyor.
İnsanı Tanıma Sanatı, Adler' in 1920 yılında Viyana Halk Enstitüsü ' nde verdiği bir yıllık konferanslardan oluşuyor. Anılar, Düşler, Düşünceler kitabına yaptığım incelememde, benim de psikolojiye ilgi duyan herkes gibi favorilerim Adler, Jung ve Freud üçlüsü demiştim. Ama diğerlerinin aksine ilk defa Adler' in bir kitabını okuma fırsatı buldum.
Freud'un okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen hiç yabancılık çekmedim. Sanki tanıdığım bir yazarı okuyormuşum gibi hissettirdi. Bu yönüyle sıkmayan akıcı bir dille yazılmış sade bir kitap diyebiliriz.
Kitap 10 bölümden oluşuyor. İlk 2 bölüm din kavramından önce insanların uygarlıktan anladığı ve uygarlığın ne olması gerektiğini tartışırken diğer bölümlere geçtikçe Tanrı özel inceleme konusu oluyor ve devamında da Din kavramı ele alınıyor. Dinin bir yanılsama olduğunu savunan ve kendine göre fikirlerle destekleyen, Freud bunun yerine bilimi koymamız gerektiğini iddia ediyor. Ancak yine kendisinin kendine sorduğu şu soru beni o ana kadar söyledikleri konusunda tekrar düşünmeye itti. Peki dini kaldırdık bilimi koyduk yerine. Bilimin yanılsama olmadığını nerden bileceğiz ? Veya ilerde bir yanılsama olmayacağını nasıl anlayacağız ? Freud bunada diyor ki: Bilim hiç bir zaman din gibi değişmez olmamıştır. Şu an bilemediği şeyi, şu anki bilgisiyle bilemiyordur. Yeterli zaman verilirse bilim herşeyi çözecektir.
Kişisel fikrim bu kitabın din kavramına tamamen karşıt bir görüşten yazılmış olduğudur. Kitabı okurken etkilenebileceğinizi düşünüp ona göre okumanızı tavsiye ederim. Din konusunda yeterli bilgi sahibi olmayanlar kitaptan farklı şeyler anlayacaktır. Bu ayrıma dikkat etmekte fayda var diye düşünüyorum.
Roger Kennedy adında Freud hastası bir psikoterapistin yazdığı Libido isimli bu kitap bana fazla bir şey katmadı. Libidonun ne olduğunu hepimiz biliriz, yazar kitabın en başında anlatıyor ki bu iyidir. Kitap genel anlamda Freud'un cinsellik üzerine yazdığı kitaplardan önemli yerlerin bir derlemesi gibi. Yazar başlarda şunu anlatacağım, bundan bahsedeceğim diyor ancak zikrettiğini hiç göremedim. Freud dışında birkaç psikanaliz uzmanından örnekler var elbet. Bir de bu psikoterapist arkadaş hastalarıyla olan bir iki seansından bahsetmiş. Kendisi libido hakkında ne düşünüyor, nasıl fikir yürütüyor, ne öneriyor pek göremedim. Kitabın dilinde bir sorun yok çeviri gayet iyi ve rahat anlaşılıyor. Sanki dikkat çeksin, insanlar isme gelip alsın diye libido ismi alan kitap sadece Freud güzellemesinden ibaret. Bir insanın bir konuda hiç fikri olmaz mı, Roger Kennedy beyefendi libidoyu inceleyen bir alanda uzman olmuşsun ama kendine ait bir fikir, bir bakış açısı edinemedin mi bu kadar sene. Bu arkadaşın psikoterapistlikten kazandığı para yetmemiş olacak ki bir de ek iş olsun, yeni gelir kapısı gayesiyle oturmuş kitap yazmış. Freud şöyle demiş, Freud böyle yapmış, Freud böyle anlatmış Freud da Freud. Kitapta yer alan Freudları toplasam buradan Belgrad'a yol olur. Zamanımı çaldı bu kitap okumaz olaydım. Bizimle değilsin Roger, daha sana başka sözüm yok.