Kötü eylem ve davranıştan duyulan pişmanlığa bağlı suçluluk duygusu her zaman bilinçli düzlemde bulunmak zorundaydı; kötü itkinin algılanmasından ileri gelen pişmanlık ise bilinçötesi düzlemde kalabilirdi.
Sayfa 157Kitabı okudu
Bir üst-ben'in varlığı ispatlanmadan vicdandan söz etmemek gerekir. Suçluluk bilincinin, üst-ben'den, dolayısıyla da vicdandan daha önce var olduğunu itiraf etmek zorundayız. Bu durumda suçluluk bilinci dış otoriteden duyulan korkunun doğrudan ifadesidir, ben ile bu otorite arasındaki gerilimin tanınması, bu otoritenin sevgisine duyulan ihtiyaç ile dürtü tatmininin yoğun ihtiyacının baskısı arasındaki buhranın doğrudan bir ürünüdür.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Suçluluk duygusu, anlayacağımız, üst-ben'in katılığı, vicdanın ödünsüz sertliğiyle örtüşen; ben'e, bu yoldan gözlenip denetlendiği algısını veren şeydir; üst-ben'in çabaları ve talepleri arasındaki gerilimin durumunun değerlendirilmesidir ve bu ilişkinin temelinde yatan kritik merciden duyulan korkudur...
Sayfa 156Kitabı okudu
Önce, dış otoritenin saldırganlığı sonucu dürtülerden vazgeçme durumu söz konusu -sevgiden olma endişesi de bu kapıya çıkar- ; sevgi dış otoriteden gelebilecek bu cezanın saldırısından korur çünkü; sonra, iç otoritenin inşası, bu iç otoriteden korkmanın sonucunda dürtü tatmininden vazgeçme, vicdan korkusu. Bu ikinci durumda kötü eylem ile kötü niyet eş tutulur, buradan suçluluk bilinci ve cezalandırılma ihtiyacı doğar.
Sayfa 145Kitabı okudu
Hayatın başlangıcı spekülasyonlarından ve biyolojik paralelliklerden hareket ederek buradan, canlı tözü hayatta tutma, varlığını koruyup sürdürme ve gittikçe daha büyük birlikler içinde bir araya getirme dürtüsünün yanı sıra bu birlikleri ayrıştırıp parçalamaya ve en baştaki anorganik duruma geri götürmeye çabalayan başka, bu dürtüye karşı bir dürtü daha olmalıdır sonucunu çıkardım. Anlayacağınız eros'tan başka bir "ölüm/ölme" dürtüsü; bu iki dürtünün hem birlikte hem de birbirine karşı çalışmalarından hayat denilen fenomen açıklanabilirdi.
Sayfa 133Kitabı okudu
"Açlık ve sevgi"nin dünyanın çark mekanizmasını bir arada tuttuğu cümlesi ilk dayanak noktasını sundu bana. Açlık, tek tek varlıkları hayatta tutmak isteyen dürtülerin temsilcisi olarak kabul edilebilirdi; sevgi ise nesnelere ulaşmaya çalışıyordu; başlıca işlevi, doğanın her türlü desteğine dayanarak türün hayatta kalması, varlığını sürdürmesiydi. Bu durumda önce "ben-dürtüleri" ile "nesneye ulaşma dürtüleri" birbirlerinin karşısına dikildiler. Bu ikincilerin enerjisi için ve sadece onların enerjisini tanımlamak için "libido" adını ortaya attım...
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
594 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.