"Fridtjof Nansen yaptığı tüm keşif gezilerinde bilimsel veriler topladı. Deniz derinliklerini, sıcaklıklarını, akıntılarını ölçtü. Hava koşullarını, canlıları inceledi. Araştırmaları dünyanın bu pek az tanınan bölümü hakkında hiç bilinmeyen ya da o güne dek yanlış bilinen pek çok olguya açıklık getirdi. Çalışmalarıyla modern deniz aletlerinin ve araçlarının geliştirilmesini sağlayan ve kendinden sonraki araştırmacıların önünü açan Nansen, yaşamının sonuna dek insanlık yararına çalışmayı sürdürdü."
Tübitak Yayınları - II. Simit ve Peynir'le Biliminsanı Öyküleri
Zaruri Göç
Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren antlaşma, gelecekteki savaşları engellerneyi de amaçlamıştı. Yöntemi, insanları yurtlarından başka yerlere nakletmekti; böylece gelecekteki herhangi bir hükümet onları kurtarma arzusu gibi bir savaş nedeni ileri süremeyecekti. Önlem amaçlı karşılıklı bir sürgündü bu. Planın fikir babalarından biri, Milletler Cemiyeti görevli­si, mülteci Rusların içinde bulunduğu vahim durumu düzeltebilmek için usanmadan çalışmış olan Fridtjof Nansen'di; "Bu planın, Ortadoğu'da daha homojen nüfuslar yaratarak ve bitmek tükenmek bilmeyen, katliamlara yol açan çatışmaların başlıca sebeplerinden birini ortadan kaldırarak gelecekte iyi sonuçlar vereceğine kuşku yoktur," diyordu.
Sayfa 121 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Rusya Vatandaşlarını Reddediyor
Aralık 1922'de Bolşevik hükümeti yurt dışında yaşayan eski Rus tebaasının artık yeni doğan Sovyet devletinin koruması altında olmadığını ilan etti. Yeni vatanlarından vatandaşlık almayı başaramamış Beyazlar artık resmen vatansızdı. Yaşadıkları ülkenin hükümeti onları yasadışı göçmen kabul edip sınır dışı edebilirdi, başka hükümetlerin de onları kabul etme zorunluluğu yoktu. Artık onlar uluslararası hukukta resmi statüsü olmayan insanlardı. Ancak o sırada Milletler Cemiyeti araya girdi ve dünyanın dört bir köşesindeki Ruslara "Nansen pasaportu" denen belgeleri dağıttı. Bu pasaport­lara Norveçli kaşif ve insan hakları savunucusu, ayrıca Milletler Cemiyeti'nin Mülteciler Yüksek Komiseri Fridtjof Nansen'in adı verilmişti. Bu belge mül­tecilere otomatik olarak sınır dışı edilmelerini önleyen geçici bir statü sağ­lıyordu. Ama İstanbul'daki Rusların fazla vakti kalmamıştı. 1923'te Grande Rue'daki eski Rus elçiliği Sovyet denetimine geçti. Ankara hükümeti Beyaz Rus konuklarına ya ülkeden ayrılmaları ya da Türk vatandaşlığına geçmeleri için baskı yapmaktaydı. Artık Sovyetler Birliği'nden ticaret heyetleri ve diplo­matlar geliyor, eski düşmanlar sokakta yüz yüze geliveriyorlardı. Rus iç savaşı sırasında muharebe meydanının iki yanından birbirini gözetlemiş kişilerin Grand Cercle Muscovite'in dans pistinde karşılaşmaları işten bile değildi.
Sayfa 116 - Kitap YayıneviKitabı okuyor
"Fridtjof Nansen bu başarısından sonra 1922 Nobel Barış Ödülünü aldı. *Silah üreticisi bir firmanın barış ödülü vermesi biraz garip.* Olsun. Geri kalmış ülkelerde, konuşmaktan aciz köylü toplumlarında bunlara kimse dikkat etmez.Tanksavar roketleri,topuk parçalayan,ayak kopartan mayınların yanında Barış Ödülleri,Edebiyat Ödülleri verebilmek de her şirketin harcı değildir.Eziklik,zavallılık hastalığı iliklerine kadar işlemiş insanlar bu ödülleri ciddiye alabilir."
Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikli olarak sığınmacıların, esirlerin ve geride kalanların durumu ele alınmıştır. İngiltere temsilcisi Lord Curzon'un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Norveçli Dr. Fridtjof Nansen'in raporu doğrultusunda Lozan'da 30 Ocak 1923'te Yunanistan'daki yerleşik Müslümanlarla Türkiye'de yerleşik Ortodosk Rumlar'ın zorunlu göçünü öngören "Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi'ne İlişkin Sözleşme ve Protokol" imzalanmıştır. Bu sözleşme uyarınca 1 Mayıs 1923'ten başlayarak İstanbul'daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya'daki Müslümanlar hariç Yunanistan'da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye'ye, Türkiye'de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar da Yunanistan'a gönderilmiştir. 1923-1930 arasındaki Nüfus Mübadelesi'nde Anadolu'daki yaklaşık 2.200.000 Rum'un Yunanistan'a, Yunanistan'daki 500.000 Türk'ün Türkiye'ye geldiği öngörülmektedir.
Sayfa 8
Diğer taraftan, yukarıda belirtildiği gibi 1922 sonbaharında Yunanistan siyasi alanda ciddi sorunlarla mücadele ederken, fiili olarak devam eden göç ile ülkede biriken Rum göçmenler de ayrı bir problem yaratmaya başlamıştır. 1922 Ekim'inde Mu­danya Ateşkes Antlaşması'yla Doğu Trakya ve İstanbul' dan çok sayıda Rum, Yunanistan'a göç etmişlerdir.126