YouTube kitap kanalımda insanların neden Wattpad kitapları okuduklarını anlattım: ytbe.one/mDnTL7oeTLA
İlkel bir şekilde sürekli linç arayışında olan Karantina kitabı fanları, TikTok'ta gece gündüz takip ettiği insan şehrine geldiğinde deliren küçük çocuklar ya da Enes Batur'un oyun bağımlısı Minecraft kitlesinin neden öyle
'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi?
Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi; sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen
"Bir kitap her şeyi altüst etmelidir. Okuru, okumadan evvelki halinde bırakan bir kitap, başarısız bir kitaptır."
-Cioran-
Sevgi ve Şiddetin Kaynağı, okuru altüst eden kitaplardan birisi. Okuru, okumadan evvelki halinde bırakmayan, kitap bittiğinde okuyana cevaplar yerine sorular bırakan başarılı bir kitap.
Kitap, sevgi ve şiddetin
Çarkın dişlilerinden biri olmak... Böylece özgürlüğün getirdiği sorumluluktan ve kaygılardan uzak kalmak mümkün olabiliyor, yıkıcı eğilimler gösterme gerekliliği doğmuyor ve bir otorite gücün egemenliğine boyun eğmek zorunluluğu da ortadan kalkıyor. Erich Fromm'a göre bu kişilikler, kendilerine bir iş bulurlar ve atalarından alışılageldikleri feodal sistemin güvenli alanına sığınırlar. Herkesleşirler. Herkes ne yapıyorsa onlar da aynısını yaparak hayatta kalırlar. Herkes gibi giyinirler, herkesin izlediği filmleri izlerler, herkesin okuduğu kitapları okurlar, herkesin dinlediği müzikleri dinlerler, herkesin gittiği yerlerde tatil yaparlar. İşte moda da bu herkes denen kitlenin hep birlikte yaptığı şeyle ortaya çıkar. Hepsi aslında yok olmuş bireylerdir, sistemin kölelerine dönüşmüşlerdir. Fromm'a göre konformizmin bedeli, insanın özünü yitirmesidir.
"Günah her şeyden önce Tanrı'ya karşı değil kendimize karşı işlenir."
Dinler ve Tanrı olmasa dünyada kötülükler ve günahlar artar mı? Sonunda cezalandırılmayacağını düşünen insan bütün kötülük ve günahları kendisine mübah mı görür? Peki, dinler ve Tanrı kötülüklerin ve günahlarının önüne ne kadar geçebilmiştir?
1937 yılında Jung,
İnsan kuzu kılığına girmiş bir kurt mudur?
İnsandaki yıkıcılığın kökenleri ile ilgili olarak şu zamana kadar 3 farklı görüş ortaya çıkmıştır. Birinci görüşe göre, insandaki yıkıcılığın kökeni içgüdüseldir; doğuştan gelir. Freud bu görüşü savunmuştur. İkinci görüşe göre, insandaki yıkıcılık sonradan kazanılmıştır; davranışsaldır. Toplumbilimciler
Erich Fromm ‘un Sevgi Üzerine Yaptığı 11 Tespit ile "sevginin" ne olduğu ve ne olmadığı hususunda bizleri aydınlatıyor.
İnsanın içinde geçen her "isteğin" adını sevgi koyması kadar "ucuz" bir tanım olamaz. Karşınızdaki insana karşı bir duygu barındırıyor olduğunuzda "ben onu seviyorum" triplerine girmeyin.
Freud'a göre kadın doğası gereği narsist, sevmek yeteneği olmayan ve cinsel açıdan da soğuk bir varlıktır. Freud'un kadınlar hakkındaki bu görüşlerinin erkek propagandasından başka bir şey olmadığı açıktır.
Bu sabah tesadüfen tekrar Erich Fromm :-) ile karşılaştım ve elimdeki son eserini tekrar okumaya karar verdim:
Sahip Olmak ya da Olmak/Haben oder Sein
Bu harika çalışma, ""Soğuk Savaş ve Atom Bombasının"" tehlikelerinin arka planına karşı, GLASNOST ve PERESTROYAKA'dan 10 yıl önce Fromm'un hümanist ruhuyla
Fromm'a göre sevgi, sahip olunacak bir şey değildir. Çünkü sevgi bir obje değildir, soyut bir olgudur. Sevgi üretken bir etkinlik olarak yaşanir. Sevgi sahip olmak biçiminde yaşandığında, sevilen kişinin kapatilmasını ve denetim altinda tutulmasini içerir.
Neden Sigmund Freud okumalıyız?
Aslında bu sorudan önce şunu cevaplamalıyız; neden okumalıyız? Vakit geçirmek, sanatsal haz almak, öğrenmek, insanı tanımak, kendimizi bulmak...
Herkesin okumak için farklı sebepleri var elbette ama her ne sebeple olursa olsun bir kitabın son sayfasını bitirdiğimizde bir şeyler değişmiş olarak kapatıyoruz kapağı.
ekşisözlük'te dünün en çok beğenilen gönderisi "evlenilecek erkek bulmanın gittikçe zorlaşması" başlığı altında yer alıyor.
Kısaca bir gönderi bu. Yer yer haklı kelam edildiğini düşündüğüm gönderiye ufak eklemeler yapacağım. Başlık erkek odaklı ama yazar sağ olsun kadın-erkek ayırmadan yazmış. Şöyle başlıyor:
"bugün bir