MAVİ GÜMÜŞ

MAVİ GÜMÜŞ
@ftht
İki üç noktayla yazsam ...
Yaşamıyoruz. Resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz. Mendilimiz, gömleğimiz, potinlerimiz kadar yaşamıyoruz. (Hızla dönüp masasını gösterir.) Bir sigara kağıdını şu masaya koy üstüne bir taş bırak, kapıları kapa ve git! Üç yüz sene sonra gel yerinde bulursun.Belki sararmış, belki buruşmuş, fakat yine o! Bir sigara kağıdı kadar yaşayamıyoruz, kefenimizden evvel çürüyoruz. Duyuyorum! Kulak ver, sen de duyarsın! Toprak altında milyarlarca kurdun çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyarlarca ipek böceği gibi milyarlarca ölüyü yediğini duyuyorum. (Çılgın) Ölüler! Gözsüz kulaksız kurtların içtiği köpüklü şampanya damlaları! Tozun toprağın mezeleri! Korkunç bir saklambacın korkunç oyuncuları. Kurtarın beni ebedilikten! Öldüm sizi araya araya… Kurtarın beni düşünmekten!
Büyük Doğu Yayınları
Reklam
Galileo'ya göre Tanrı dünyayı tasarlarken matematik dilini kullanmıştı.
Altın Kitaplar
.. sonra dudaklarını uzatarak sanki uyuyan bir çocuğun alnına bir buse konduracakmış gibi eğildi; susuzluğunu giderdikten sonra ıslak avuçlarını yüzünde gezdirip, şükretti mırıldanarak, yerden bir karpuz kabuğu alıp suyla doldurdu, hayvanı da su içebilsin diye götürdü ona.
Yapı Kredi Yayınları

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her evde ayaklı bir duvar saatinin bulunuşu nasıl bir saadetti? Düşünün! Avrupa saatçiliğinin en büyük müşterisi Müslümanlardı. Sesler, sesler… Ruha iksir olup içimize damlayan sesler… Saat sesi, şadırvanlardaki su sesi gibi iç âlemin, büyük ve ebedi inançların sesi. “Evde bir saat vurdu... Hangi evde?” “Nuri Efendi gün boyunca bu saatlerle meşgul olur, gözleri yorulunca ‘Yap bir kahve!’ diyerek sedire uzanır, bu taş oda içinde kabaran saat seslerinin içinde, belki de görmediği, hiç göremeyeceği, el dokunduramayacağı, sesini dinleyemeyeceği, dünyadaki bütün saatleri düşünerek dinlenirdi.”
Sayfa 31
Kayıp zaman, ey kayıp giden zaman! Ah ey kayıp giden zamanın izini süren! Ve cemiyetle saat, saatle insan arasında münasebet kuran! “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekân, insanla mevcuttur.”
Sayfa 33
Reklam
"Sevgi, bir insanı kişiliğinin en derinlerine kavramanın tek yoludur. Kimse başka bir insanın derinliklerini onu sevmediği sürece kavrayamaz."
Sayfa 116
“Altınlarını cam karşılığı dağıtan Kızılderili’yi hiçbir zaman gülünç bulmadım. Cam, altından çok daha asil. İsrail peygamberlerinden beri lanetlenmiş bir maden, altın. Adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış. Pıhtılaşmış kan, insan kanı. Cam güzel, çünkü kirli bir mazisi yok. Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir.”
Sayfa 296
“Yunancada dahi ile şairin kökleri bir, ikisi de yaratıcı demek. Deha ilahi bir cezbedir, Eflatun’a göre. Kant için, “sanata kaideler sunan bir meleke.” Hegel “Gerçek sanat ne öğrenilir, ne aktarılır,” diyor. Kabiliyet ile dehayı şöyle ayırıyor Schopenhauer: Kabiliyet, belli bir hedefe başkalarından daha ustaca ok atmak; deha, oklarını, başkalarının bakışlarıyla dahi ulaşamayacağı bir hedefe saplamak.”
Sayfa 228
”Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı. Bir kanat darbesiyle Olemp, bir kanat darbesiyle Himalaya. Ayrı bir dil konuşuyordum çağdaşlarımla.”
Sayfa 39
90 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.