Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Yıl 1964. Rio de Janeiro’nun sokaklarında hanım ile avare avare dolaşıyoruz... Dükkâna girdik. Tezgâhın arkasında yaşlı, gözlüklü bir adam... Gözleri parlayıverdi. ‘Sen Osmanlı?’ Hemen benim ve hanımın ellerine sarıldı ve yine Türkçe devam etti. ‘Ben Osmanlı, ben Türk, ben Yahudi’... Birden durdu. Gözlerini bana dikerek ‘Abdülhamid sağ mı?’ diye sordu. ‘Yok’ dedim. ‘O, sen Sakız’dan çıktıktan üç sene sonra rahmetli oldu’. Yüzüne bir hüzün çöktü; nerede ise ağlayacak. ‘Ah’ dedi, ‘ah ne grande sultan!’ Kısa bir sessizlikten sonra ‘Ama Enver Paşa sağ, si?’ Dilim varmadı. Yaban ellerde çoktan öldü diyemedim. Sağ dedim, ihtiyarladı ama sağ. Derin bir nefes aldı. ‘Gracias a Dios. Nasıl der sen? Şükür Allah. Demek Enver Paşa sağ. Yine o beyaz atına biniyor mu?’ Evet dedim, biniyor. Adamın sevincini görmeliydiniz. Bir çift ayakkabı daha koydu. ‘Bu’ dedi, ‘sana hediye... Enver Paşa sağ ha’... Osmanlı paşası ölmez ki!” - Fuat Andıç, Üsküdar’dan Çıktım Yola.
Hatırımda kalan Üsküdarla son gördüğüm Üsküdar arasında hakikaten hiç bir benzerlik yoktu. Gençliğimde sevemediğim o Üsküdarı bulamamak son derecede üzdü beni.
Reklam
Doğancılara çıkan yokuşun başına gelmiştim. Üsküdar'ın yegane eğlence yeri olan, ya Baytekin'in 31 kısım tekmili birden maceralarımı ya da Abdülvehhabın başındaki fesin püskülünü sallaya sallaya şarkı söylediği ucuz Mısır filimlerini gösteren Hâle sinemasının yerine yeni ve büyük bir sinema yapılmış: Cineplex.
Tanıdığım dükkânlar yıkılmış. Ne yoğurtçu Bulgar, ne kasap Andon var. Halbuki bu iki dükkân Üsküdar için bir lüks ifadesi idi. Andon en iyi eti satar diye şöhret bulmuştu. Andon kendine göre Rum, bize göre hıristiyan Arnavuttu.
Vapurdan çıkınca iskele meydanına baktım. Birinci mevki kırmızı, ikinci mevki yeşile boyanmış tramvaylardan, batan güneşin ışıklarında parıldayan raylardan eser yoktu. Tramvaylar kalkalı gerçi çok olmuştu. Bilmesine biliyordum ya, yine de gözlerim aradı onları.
İstanbul'un oldukça fakir bir semti olan, İstanbul'un şa'şaasını, saraylarını, imparatorluğun Topkapı'sını, Tanzimatın Dolmabahçe'sini, Beyoğlu'nun alafrangalığını sadece uzaktan seyreden ve karşıdan bakılınca pencerelerde batan güneşin kırmızı renklerinin aksinden başka hiç kimseye bir iki mısra bile ilham etmeyen Üsküdar'dan belki de utanırdım bile. Üsküdar'da oturanların çoğunun kalbinde bir arslan yatardı. Kadıköy'e taşınabilmek; Beyoğlu'nda ufak da olsa bir apartman tutabilmek; Moda'da, Suadiye'de bir eve geçmek bir çok Üsküdarlıların hayali dışında kalır, Kadıköy'e taşınabilenler bile parmakla sayılırdı.
Reklam
Osmanlı paşası ölmez ki!
Yıl 1964. Rio de Janeiro sokaklarında hanım ile avare avare dolaşıyoruz...Dükkana girdik. Tezgahın arkasında yaşlı, gözlüklü bir adam...Gözleri parlayıverdi. "Sen Osmanlı?" Hemen benim ve hanımın ellerine sarıldı ve yine Türkçe devam etti. ‘Ben Osmanlı, ben Türk, ben Yahudi’... Birden durdu. Gözlerini bana dikerek "Abdülhamit sağ mı?" diye sordu. "Yok" dedim. "O, sen Sakız'dan çıktıktan üç sene sonra rahmetli oldu." Yüzüne bir hüzün çöktü; nerede ise ağlayacak. "Ah" dedi, "ah ne grande sultan!"... Kısa bir sessizlikten sonra "Ama Enver Paşa sağ, si?" Dilim varmadı. Yaban ellerde çoktan öldü diyemedim. "Sağ" dedim, "ihtiyarladı ama sağ" Derin bir nefes aldı. "Gracias a Dios. Nasıl der sen? Şükür Allah... Demek Enver Paşa sağ. Yine o beyaz atına biniyor mu?" "Evet" dedim, "biniyor". Adamın sevincini görmeliydiniz. Bir çift ayakkabı daha koydu. "Bu" dedi, "sana hediye... Enver Paşa sağ ha... Osmanlı paşası ölmez ki!"
"Enver Paşa sağ ha. Osmanlı Paşası ölmez ki!”
1964 yılı Rio de Janeiro sokaklarında hanımım ile avare geziyoruz. Bir dükkana girdik, tezgahın arkasında yaşlı gözlüklü bir adam. Gözleri parlayıverdi. 'Sen Osmanlı?'. Hemen benim ve hanımımın ellerine sarıldı ve Türkçe devam etti. 'Ben Osmanlı, ben Türk, ben Yahudi.' Birden durdu, gözlerini bana dikerek, 'Abdülhamid sağ mı?' Diye sordu. 'Yok.' dedim. 'O sen Sakız'dan çıktıktan üç sene sonra rahmetli oldu.' Yüzüne bir hüzün çöktü; nerede ise ağlayacak. 'Ah ne grande Sultan!'... Kısa bir sessizlikten sonra, 'Ama Enver Paşa sağ. Si?' Dilim varmadı. Yaban ellerde öldü diyemedim. 'Sağ.' Dedim. 'İhtiyarladı ama sağ.' Derin bir nefes aldı. 'Gracias a Dios. Nasıl der sen? Şükür Allah.. Demek Enver Paşa sağ. Yine o beyaz atına biniyor?' Evet dedim. Adamın sevincini görmeliydiniz. 'Enver Paşa sağ ha? Osmanlı Paşası ölmez ki!'. "
Sayfa 85 - Eren Yayınevi
İki Deveye Bir Gelin
Bir gün müsteşarın odasından bir toplantıdan çıkarken müsteşar bana "siz biraz kalınız," dedi. ... "Sayın profesör," dedi müsteşar, " Allah'ın izniyle inşallah şu reform işini başaracağız. Yeni yetişen nesil iktidara geldi, geliyor yalnız bize yardım, aman profesör bize yardım." ... Müsteşar durmadan anlatıyor. Ev istersem ev, araba istersem araba , şoför istersem şoför. "Vallahi," dedim , "imkansız bu iş . ... "Ben burada yalnız başıma ne yaparım?" ... Müsteşar başladı gülmeye. " Düşündüğün o ise kolay," dedi. "Şimdi bak profesör, sana burada kaldığın sürece bir hanım buluruz. Şöyle köylere açılıp beğendiğin kızı alırız sana. On beş , on altı yaşında, erkek eli değmemiş. En güzeli etse etse iki deve. Ben projeden iki deve parasını derhal çıkartırım. Kızın babasına develeri verdik mi, sen al kızı, tepe tepe kullan. ... Aman profesör, sen hele bir evet de. Bir gelinin iki deveye gittiği memlekette ben vergi reformu yapacaktım.
Sayfa 119 - Fuat AndıçKitabı okudu
Reklam
141 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Üsküdar'dan Çıktım Yola Hatıralar
Muhtemelen 1930'lu yıllarda doğduğunu tahmin ettiğim yazarın Üsküdar'da başlayan hayat mücadelesiyle , okuduğu , çalıştığı , gezip , gördüğü kendince kayda değer olayları otobiyografik eser olarak anılaştırdığı akıcı bir eser. Anı / biyografik / otobiyografik eser severlere ısrarla tavsiye ederim.
Üsküdar’dan Çıktım Yola Hatıralar
Üsküdar’dan Çıktım Yola HatıralarFuat Andıç · Eren Yayıncılık · 20014 okunma
Türk müyüm?
''Yok , siz Amerikalısınız ama maşallah iyi Türkçe öğrenmişsiniz. '' Fesubhanallah ! Şimdi Türk olduğumu adama nasıl ispat etmeli ? Pasaportum yanımda olsa göstereceğim. ''Vallahi Türküm.'' ''Nerelisiniz?'' ''İstanbulluyum , hattâ Üsküdarlıyım , Üsküdarın da Bülbül Deresinden. Tam it kopuk yerinden. '' ... ''Peki,'' dedi, ''öyleyse söyleyin bakalım..'' Anlaşıldı , beni imtihana çekecek . Tarihten , edebiyattan söz açacak sandım . '' Öyleyse söyleyin bakalım,'' dedi , ''niye anafor vardır da babafor yoktur ?'' ... ''Çünkü,'' dedim , ''babafingo vardır da anafingo yoktur ondan.''
Sayfa 91 - Eren YayıneviKitabı okudu
18 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.