Bu tarz macera romanlarında baş karakterlerin dışında yan karakterleri daha çok severim aslında. Örnek vermem gerekirse Buz ve Ateşin Şarkısı serisinde Jon Snow'un çok geniş bir hayran kitlesi olduğu düşünülürse ben onu sevmeyen ufak grup içindeyim ve ona rağmen geride kalmış Viserys Targaryen gibi bir karakteri incelemeyi daha çok severim. Ama en büyük istisnam kesinlikle KVOTHE oldu. Sadece Kvothe odaklı oldum. Eğer gerçekten bir yazar olsaydım böyle bir karakteri tıpkı böyle işlerdim. Baş karaktere başka bir seride bu kadar ısındığımı hatırlamıyorum, hatta sıradan bir romanda bile. Kibirli olabilir, ukala olabilir, fakat aklını muhteşem kurnazlıklarla kendini kurtarma yolunda kullanıyorsa işte o olmuş demektir. Hikayeye dönecek olursak gerçekten yoğun olay örgüsü yok ve adım adım hayat hikayesi anlatılıyor. İnsanı okurken yormuyor, sıkmıyor hatta yer yer eğlendiriyor. Devam kitabı için yarıda kalmış gizemler ise okuyucuyu ikinci kitabı satın almaya yönlendiriyor. Tek üzüldüğüm nokta, kitabın ülkemizde hak ettiği değeri "henüz" görmemesi. Umarım seri, emeğinin karşılığını en kısa sürede alır.