Benim damarlarımda şiir akıyor ama.
Bir şekilde başına gelecekti bu. Ortalıkta öyle fütursuzca, rahatça şiir okuman büyük aptallıktı. Aptal, lanet olası bir züppenin yapacağı bir şeydi. Bir insana 3-5 dize verirsen kendini tüm Yaradılış'ın Tanrısı sanır. Kitaplarınla su üstünde yürüyebileceğini sanırsın.
Sayfa 143 - İthaki yayınlarıKitabı okuyor
Afganistanlı mücahitler;
"Türkiye'den, diğer İslâm ülkelerinden savaşmak için Afganistan'a gelen Müslüman kardeşlerimiz var. Halbuki bizim ihtiyacımız ölecek insana değil. Her Afganlı Müslüman bugün ölmeğe hazır. Dökülen bunca kanın bir tek bedeli olabilir; o da yeryüzünde Müslümanların Allah'ın hükmünün galip olduğu, Allah'ın nizamının geçerli olduğu bir devlete sahip olmalarıdır. Biz inanıyoruz ki, eğer bugün dünyada bir tek İslâm devleti olsaydı, emperyalizm bu kadar fütursuzca masum insanların üzerine ölüm saçamayacaktı. Bir milyar Müslüman sömürünün çarkları arasında ezilmeye mahkûm olmayacaktı. İnsanlık materyalizmin cenderesi altında kıvranmayacaktı. Evet, bugün Afganlı Müslümanlar yeryüzündeki bütün Müslüman kardeşlerine bir çağrıda bulunuyorlar, bu çağrıyı kanları ile imzalıyorlar: Müslümanlar uyanınız ve inancınızın gereği olan nizamı tesis ediniz. Bize yapacağınız en büyük yardım bu yoldaki gayretleriniz olacaktır. Siz kurtulduğunuz gün biz de kurtulmuş olacağız. Eğer Müslümanların şuurlanmalarına vesile olabilirse, Afganistan'da dökülen Müslüman kanının bir anlamı olacaktır. Evet, bir sıcak savaş veriyoruz, elbette Müslüman kardeşlerimizin yardımlarına ihtiyacımız var. Ama her şeyden önce şuur bekliyoruz, bütün Müslümanlardan uyanmalarını bekliyoruz. Yalnız Afganistan toprakları değil, bütün İslâm toprakları şu veya bu ölçüde emperyalizmin işgali altındadır. Müslümanlar bir beden gibidir. Savaş topyekûndur. Zafer de topyekûn olacaktır."
Reklam
Kendimizi mutlu hissettiğimizde kollarımızı serbest bir şekilde, hatta neşeyle hareket ettiririz. Oyun oynayan çocukları seyredin. Birbirleriyle olan etkileşimlerinde kollarını fütursuzca kullanırlar. Onları sürekli olarak bir şeyleri işaret ederken, bir şeyler taşırken, kaldırırken, birbirlerini kucaklarken ve oraya buraya el sallarken görürsünüz.
Hayat da en çok kimi sevdirse o, bizi fütursuzca silkeleyip gider.
"İnsanların gelecekten böylesine fütursuzca söz etmeleri tuhaf, hani sanki ellerinin altındaymış, sanki her anın uygunluğuna ve ihtiyacına göre onu uzaklaştırmak ya da yakınlaştırmak ellerindeymiş gibi."
Sayfa 138Kitabı okudu
Bilinmek; içinde anlaşılmayı, dinlenmeyi ve hissedilmeyi barındırır. Bilinmeyi isteyenin bir sözü, bir söylemi, bir fikri vardır. Hiçbiri yoksa kendine ait bir hüznü vardır. İşte bu bir isyan olabilir. Bu paylaşılmak istenebilir. Bunun adı fütursuzca ünlenmek yani alt metninde hiçbir cümle olmayan bir "tanınmak" değildir.
Reklam
CLEANTE Ben ne saygıdeğer bir alimim, enişte, Ne de tüm bilgiler mevcut elimde. Kısacası bir şey varsa bildiğim, Gerçekle sahteyi ayırabilirim. Nasıl ki gerçek dindardan daha fazla övülmeyi hak eden Herhangi bir kahraman tasavvur edemiyorsam, Dünyada hiçbir şeyi gerçek inanışın ilahi şevkinden Daha soylu ve daha güzel bulmuyorsam, Sahte imanın alçıyla kaplı yüzünden, Ayan beyan ortadaki bu şarlatanlardan, meydan müminlerinden Daha iğrenç bir şey de tasavvur edemem. Ki bunların aldatıcı sırıtışları ve küfürleri Fanilerin en aziz, en kutsal saydığı şeyleri Rahatça istismar eder Ve onları oyuncak eder. Bu insanlar ki çıkar peşindeki ruhlarıyla Sofuluğu bir mesleğe, ticarete dönüştürürler; Sahte tavırları ve işmarlarıyla itibar ve mevki satın almak isterler. Birini lekelemek için, örterler fütursuzca Alçak hınçlarını din kisvesi altında. Azgın öfkeleri içinde daha da tehlikeli olurlar, Saydığımız şeyleri bize karşı silah olarak kullanırlar. Hep iyi niyetle karşıladığımız o tutkuları Aslında kutsal bir kılıçla almak ister başımızı. Böyle riyakarlara çok rastlanır, Ama gerçek inananlar hemen tanınır.
Sayfa 22 - Basım: 2017 - Mitos Boyut
Toplumsal Değerler
Ne zaman bu toplumun gençleri fütursuzca ekmeğe basmaya başlar,işte o zaman ben yas tutarım
Sayfa 257Kitabı okudu
Şu anda Türkiye’ye egemen olan cehalet yönetimi, toplum olma bilincimizde büyük yaralar açmıştır ve açmaya da devam etmektedir. Öncelikle, toplumun bir grup olarak rasyonel düşünme yeteneğini silip süpüren yobazlık ve düşünceye değil, korkuya dayanan cemaat yaşamının hortlatılması toplumsal dokumuzu derinden yaralamıştır. Buna ilâveten eğitimimizde yaratılan kargaşa ve kalitesizlik, bir toplum olarak bilgi edinme ve değerlendirme yetimizi ortadan kaldırmak üzeredir. Tüm bunları yapanların eleştirilmesine, toplumda gerçeği aramak için oluşturulabilecek bir serbest düşünce ve tartışma ortamının oluşturulmasına imkân verecek basın özgürlüğünün alenen, fütursuzca tehdit edilmesi ve buna toplumdan en ufak bir reaksiyon gelmemesi ortaya konan yıkım projesinin toplumca algılanamamasına ve dolayısıyla bertaraf edilememesine neden olmaktadır.
Reklam
75
Bir kartaldan özgürlüğünü çalmak isterdim, Bir dinazordan gücünü, Bir ejderhadan ateşini, Bir yarış atının asaletini, Bir bebeğin fütursuzca gülüşünü, Bir martıdan denizini, Bir okyanusun zenginliğini çalmak isterdim, Tan vakti gökyüzünün kızıllığını alıp, Gün ortasındaki mavilikle karıştırıp, Beyaz bulutları sırtına yastık yapıp, Hayatı gözlerinde sek yudumlamak.. Sana sonsuz umutlar çalmak isterdim, Belki de Ludwig van Beethoven'ın dokuzuncu senfonisi'ni de çalardım sırf senin için.. Bunun için sana bir orkestra bile çalabilirdim. ...
Sayfa 192 - Omca Yayınları
Sevmek ve Sevilmek
Sevilme ihtiyacı karanlık bir kuyudur.Çocuk yaşta açılan ve zamanla giderek derinleşen karanlık bir kuyu… Kuyunun içini doldurmak için yaşam boyu ne gerekiyorsa ve ele ne geçiyorsa fütursuzca fırlatılır o boşluğa.Hayır diyemeyenlerin çoğunun en büyük kaygısıdır sevilmemek.Onlar hep birilerini kaybetmekten,kırmaktan,üzmekten korkarlar ama temelde en büyük korkuları karşısındaki kişi tarafından sevilmeyeceğine şartlanmasıdır.
Sayfa 105Kitabı okudu
Mahremiyetin Engellenmesi
Olduğu șeyden ve yaptğ hemen her şeyden utanan eril, hayatın bütün alanlarında mahremiyet ve gizlilik konusunda ısrar etse de aslında kendisinin mahremiyete hiç saygısı yoktur. Boş olduğu ve ayrı, bütünlüklü bir varlığı ve seveceği herhangi bir benliğe sahip olmadığı için ve sürekli olarak kadılarla birlikte olma ihtiyacı duyduğundan, tamamen yabancısı bile olsa bir kadının düșüncelerine herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde fütursuzca girmekte bir sakınca görmez, hatta böyle yaptığı için bozum edilirse kendisini hakarete uğramış hisseder ve öfkelenir. Aynı zamanda kafası da karışır; bütün hayatı boyunca, herhangi birisinin, etraftaki herhangi bir yaratıkla birlikte olmak yerine yalnız kalmayı tercih edebileceğini anlayamaz çünkü. Kadın olmak istediğinden, sürekli dişilerin çevresinde bulunmaya çalışır, bu kadın olmaya en yaklaşabildiği durumdur, o yüzden aileye dayanan bir "toplum" yaratmıştır; aile yani eril-dişi çiftinin ve çocuklarının (ailenin varlığın affettirecek bir bahane) birbirlerinin üzerinde yaşayıp kadının haklarını, mahremiyetini ve akıl sağlığını bilinçsizce ihlal ettikleri birim.
''Sevilme ihtiyacı karanlık bir kuyudur. Çocuk yaşta açılan ve zamanla giderek derinleşen karanlık bir kuyu... Kuyunun içini doldurmak için yaşam boyu ne gerekiyorsa ve ele ne geçiyorsa fütursuzca fırlatılır o boşluğa. Hayır diyemeyenlerin çoğunun en büyük kaygısıdır sevilmemek. Onlar hep birilerini kaybetmekten, kırmaktan, üzmekten korkarlar ama temelde en büyük korkuları karşısındaki kişi tarafından sevilmeyeceğine şartlanmasıdır.''
Sayfa 105Kitabı okudu
İn­san en gülünç metamorfozlardan bile fütursuzca geçer; ileri yaşlarda bile o daha hala körebe oynar, o daha hala hayatla kumar oynar, ve inanılmaz sayıda çok şey olmuş dahi olsa, hala daha ne olabilecekse onu olabilir. Ve bilahare ölür - ve bunun üzerine ölümsüz olur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.